18.30

85 14 9
                                    


Kazanmıştın. Şaşırılacak bir durum değildi elbette bu. Sesimin güzel olduğunu iddia etmemle birlikte yanında o kadar heyecanlıydımki gözlerinin içine bakarak şarkı söylemek, sende olduğunun aksine bende korkunç bir etki bırakmıştı. Sesim titremiş, notaları kaçırmış ve kendimi çokça rezil etmiştim. Eminim şu an seni uzun zamandır uzaktan izleyen bir platonik olarak görüyorsundur beni. Sende haklısın. Kim birkaç saat içinde beni bu hale getirdiğine inanırki daha ben bile kendime inanamazken?

"Eğlendim Jimin. Teşekkür ederim."

Ben şarkı söylerken, daha doğrusu söylemeye çalışırken o kadar çok gülmüştünki halime, eğlendiğinden emindim zaten. Karşımda kim o hale gelse bende çokça eğlenirdim.

"Eminim eğlenmişsindir Jungkook-ah. O kadar rezil bir durumdaydımki. Sözde okulun müzik kulübündeyim."

Başını arkaya atarak hafif bir kahkaha attın. Dirseğinle kolumu hafifçe dürtüp kaşlarını bir iki kere yukarı kaldırdın.

"Üzülme Jiminie. Benim karşımda ilk defa şarkı söyledin, üstelik yalnızdık. Normaldir heyecan yapman. Sanırım."

Kıkrıdayıp kaldırımı izleyerek yoluna devam ettin. Hemen yanında bende seninle yürüyordum yol boyu. Kollarımız arada bir birbirine değiyordu. O an çok merak ettim. Günün sonunda bize ne olacaktı? Şayet yolumuzun sonuna gelirsek çok üzülürdüm. Bana birkaç saatte yaşattıkların bu kadar güçlüyse ömür boyu yaşatacaklarını merak etmeden duramadım. Ömür boyu yanımda olmak ister miydin sende? Yoksa ben kendimi çok kaptırmış ve ergenlik hayalleri kurmaya mı başlamıştım? Şeytan tüyü var sende demiştim ya Jungkook, gerçekten var bence. İmkansız bir şeyi yaşatıyorsun çünkü şu an ikimizede.

"Jiminie mi? Senden büyük olduğuma kalıbımı basarım."

"Hah, hadi oradan. Miniciksin, yüzün bir bebeğinki kadar pürüzsüz, ses tonun incecik. Bu dediğine kendini nasıl inandırdın bilmiyorum, Jiminie."

Serçe parmağımı yüzüne doğru sallayıp kaşlarımı çattım. Bu konuda hassastım çünkü seninde dediğin gibi miniciktim.

"Var mısın iddiasına? Senin gibisini çok gördüm ben. Sırf kalıp olarak küçüğüm diye abilik tasladılar ama bilirsin. Büyük konuşmak her zaman hatadır."

Omuz silkip başını önüne döndürdün.

"Sende şu an büyük konuşuyorsun ama."

Başımı iki yana sallayıp seni reddettim.

"Büyük konuşmuyorum ki ben. Eminim senden büyük olduğuma. Hadi elim ağırdı havada kalmaktan. Girelim iddiaya."

Serçe parmağıma bakıp güldün.

"Bir de büyüğüm diyor. Serçe parmağın bile minicik."

Sinirle yerimde durdum. Neydi bu inadın?

"Yeter ama Jungkook, hadi dedim."

Çatılı kaşlarıma bakıp dudaklarını birbirine bastırdın. Kafanı sağ tarafa çevirip gülüşünü benden saklamaya çalışırken hakkımda ne düşündüğünü merak ettim. Yüz ifademde seni güldürecek ne vardı?

"Çatma kaşlarını şöyle, korkutucu olmuyorsun. Hadi girelim bakalım iddiaya."

Serçe parmağını kaldırıp benim parmağıma kenetledin. İddiaya girdiğimiz an elimi arka cebime atıp cüzdanımı çıkardım. Sana baktığımda öylece gülümseyerek beni izlediğini gördüm. Yüzünde samimi bir ifade vardı. Mutluluk çokça okunuyordu her yerinden.

24 Hour -{Jikook}-Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum