20.00

84 14 42
                                    


Yürüyüşümüzün geri kalanı sakinlikle geçmişti, bütün gün çılgınlar gibi eğlenmemizin aksine. Kütüphanede yanına gelirken gösterdiğim cesaretin şimdi çeyreği yoktu üzerimde. Basit bir sohbet başlatmak bile zor gelmeye başlamıştı. Geçtiğimiz marketin pankartında yazılan yazılar dikkatimi çektiğinde bugün kaçıncı kez yaptığımı bilmediğim şekilde bileğinden tutup seni içeri sürüklemek istedim. Bu yaptığıma alışmış olmalıydınki garipsemedin ama ne yaptığımı merak ettiğin çatılı kaşlarından belliydi. Yaptığın her mimiğin, suratını soktuğun her şeklin bir anda bana böylesine tatlı gelmesi ne kadar normaldi tartışılır ama evet Jungkook, çok tatlısın.

"Neden yanıma geldin bugün kütüphanede?"

Bakışlarını bana çevirmeden sessizce sorduğunda bu konudan rahatsızlık duyduğunu düşündüm. Bu beni üzdü, bana alıştığını ve yanımda birazda olsa gevşediğini düşünmüştüm. Yürüdüğümüzden beri yüzümde asılı kalan gülümseme soldu.

"Bilmem. İçimden öyle geldi. Tanımadığın için bilmezsin ama aklıma eseni yapmadan duramam. Kötü anlamda değil, yanlış anlama. Seni kendime amaç edindim çünkü dikkatimi çeken şeyler oldu."

Jungkook kaşlarını çattı.

"Mesela?"

"Yani, dalgındın, dakikalardır elindeki kitapta aynı sayfayı inceleyip kaşlarını çatıyordun. O an kendi kendime bir şeyler düşünüyordum ve sonra seni o şekilde görünce belki de bunun bir tesadüf olmadığına inandım. Sana gelmem gerektiğini düşündüm."

Başını sallayıp beni onayladın. Yüzünden pek fazla duygu okunmuyordu. Bu konu hakkında düşündüklerinin sınırlı olduğuna inandım.

"Ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum açıkçası. Bunları bana o an söyleseydin sana bağırır çağırır bolca küfreder ve yanından ayrılırdım. Bilirsin, durup düşündüğünde sanki kendine eğlence aramış gibisin."

Ellerimi hızla iki yana sallayarak adımlarımı durdurup sana döndüm.

"Yemin ederim amacım bu değildi. İnandığım ve kendime amaç bellediğim şeyi yaptım sadece."

"Devamını dinlemedin Jimin. Vakit geçirdikçe seni çözdüm aslında. Kızmıyorum, aksine iyi ki geldin yanıma. Berbat bir sabahtı ve bu şekilde devam edeceğini hayal bile etmemiştim. Aslına bakarsan bende seni bir amaç için kullandım; aklımı dağıtmak ve yarın olacakları düşünmeyi yarına ertelemek istedim. Eğer bu seni kullanmak sayılıyorsa, bunu bende yaptım."

İki elimide kollarına koyup aşağı yukarı hareket ettirdim. Yüzümde ciddiyetinin arkasına saklanmış şefkatli bir ifade vardı. Bana inanmanı sağlamak istiyordum çünkü söylediğim ve söyleyeceğim her şeyde samimiydim. Sana asla yapmacık bir şekilde yaklaşmazdım Jungkook. Sana, sana yakışır şekilde gelirim hep, hak ettiğin gibi.

"İkimizde birbirimizi kullanmadık Jungkook. Dedim ya bütün bunlar tesadüf değildi. Bu kader. Karşıma çıkmalıydın ve bende senin karşına çıkmalıyım. Sorun yok. Hâlâ şansın varken bağır çağır ve sonra küfrederek beni buradan kov aksi halde sözümü tutmaya devam edeceğim ve bütün gün dibinden ayrılmayacağım."

Gülümseyip bekledim. Beni kovmanı değil, tıpkı benim gibi gülümseyip günümüze kaldığımız yerden devam etmemiz için harekete geçmeni. Çünkü şu dakikadan itibaren biliyordumki sen bana teslim olmuştun.

"Ah, üzüleceğin bir şey söyleyeceğim o zaman. Malesef bütün gün seni çok yoracağım çünkü kaçma şansın varken kaçmayan sensin."

Kıkırdayıp başımı aşağı eğerek iki yana salladım. Ne kadar tatlıydın sen öyle.

24 Hour -{Jikook}-Where stories live. Discover now