/42\

17.3K 1.1K 849
                                    


"Aşkım hoşgeldin!"

Duyduğum sevinç nidaları ile birlikte kollarımın arasına giren sevgilime gülmüş ve ona sıkı sıkı sarılmıştım. "Bakalım hoş bulacak mıyım?" evime geldiğinde Sun hi için söylediği şeyi şimdi benim ona söylememle göz devirmişti.

"Hoş bulamayacağın bir şey yok. İşimi yapıyorum. Gecenin bir saatinde eski flörtümü evimde ağırlamıyorum ya!" şımarık ifadesini bozmadan üstümdeki ceketin yakalarını düzeltmiş ve gözlerimin içine bakmayı sürdürmüştü.

"Flörtüm değildi! Bunu sen de çok iyi biliyorsun. Canımızı sıkma, ısırırım burnunu!" burnunu ısırıyormuş gibi ona yaklaştığımda gülmüştü. Bir eli enseme çıktığında diğeri de omzumdaki hayali tozları silmiş ve dudak büzmüştü.

"Çok güzelsin"

Yeniden dudaklarında yer edinen sarhoş bir gülüş...

"Benim sevgilim çok güzel!" gülüşü büyüdü. Kollarını boynuma sardı ve çeneme küçük bir öpücük bıraktı. Ona ne zaman güzel olduğu ile ilgili bir şeyler söylesem deli gibi hoşuna gidiyordu ve cilveli cilveli gülüyordu.

"Üstümdekileri beğendin mi?" benden uzaklaşıp, giydiklerini göstermişti ama kollarımın arasından çıkması hoşuma gitmediği için yeniden onu kollarıma almıştım."Üstündekileri bilmem ama seni çok beğendim." kıkır kıkır gülmüş ve "Şapşal!" demişti sahte bir sinirle.

Bugün bir dergi çekimi yapacaktı ve ben de yanında olmak istediğim için gelmiştim. Tek sebebi elbette bu değildi. Jackson denen adama hiç güvenmiyordum ve Jungkook'u onunla yalnız bırakmak istemiyordum. Annesi, kişisel asistanı ve daha birçok kişi etrafında olmasına rağmen rahat hissetmemiş ve gelmiştim.
Bu çekim bittiği gibi buradan doğruca dağ evine gidecektik ama yine de birkaç saat erkenden gelmiştim.

"Jungkook!"

Sırnaşma faslımız, annesinin çağırmasıyla sona ermişti. İkimiz de annesine dönmüştük. Jungkook anında benden uzaklaşıp, üstündeki gömleği düzeltmiş ve "Kırışmamış!" demişti gülerek. Annesine karşı gülerken bile bu kadar tedirgin olması canımı sıkıyordu. Annesi, uzun boylu ve keskin bakışları olan bir kadındı. Jungkook ise onun karşısında her zaman mahçup bir ifade ile duruyordu. Yalnızca adını bağırmış olması bile ona yanlış bir şey yaptırdığını düşünmüş ve benden uzaklaştırmıştı.

Annesinin sert ve duygu barındırmayan bakışlarına aldırmadan yeniden sevgilimin beline sarılmış ve ona meydan okur gibi bakışlarımı ayırmadım. Jungkook'un bakışları ikimizin arasında mekik dokuyordu. O kadar gerilmişti ki! Teni avuçlarımın altında taş gibi duruyordu.

"Çekim başlayacak ama sen burada neler yapıyorsun böyle? Makyajın dahil her şeyin bozulmuş!" Jungkook'a konuşuyor olsa da bakışları hâlâ benim üstümdeydi. Kaşlarım anında çatılmış ve "Özür dilerim" diyerek kollarımın arasından çıkmaya çalışan Jungkook ile daha sinirlenmiştim. Yine de izin vermemiştim.

"Bozulmadı hiçbir şey! Bozulsa bile yeniden yaparlar. Bunu siz değil, kişisel asistanı düşünsün. Üstünüze vazife olan şeyleri yapın!" ses tonum söylediklerimim aksine sakindi ama ben değildim. Jungkook'u sürekli bir çocuk gibi azarlaması ve ona karşı olan nahoş tavırlarına bir son vermek istiyordum.

"Taehyung lütfen"

Jungkook'un hüzünlü bakışlarına aldırmadan yeniden annesine dönmüş ve bir şeyler söylemek istemiştim ama konuya dahil olan başka biri ile söyleyeceklerimi yutmuştum.

"Bence sen de üstüne vazife olanı yapmalısın!"

Jungkook'un partneri olacak olan o serserinin her kelimesi için onu dövebilirdim. İçimde adını koyamadığım bir duygu vardı ve deliye dönmemek için kendimi çok zor tutuyordum.

Old Money | taekook Where stories live. Discover now