1. Bölüm: İfade 1. Gün!

70 23 1
                                    

Ben Betül Kuzu. Bu benim hikayem. Kocamı ben öldürdüm. Her gün içten içe ölmesi için dua ederek kocamı ben öldürdüm. Hakime Hanım şimdi mahkeme huzuruna takım elbise ile çıkmadığım için belki de beni mahkemeye saygısızlıkla itham edeceksiniz. Ama benim bir takım elbisem yok. Buraya gelen erkekler düğünlerde giydikleri takım elbiseyi giyiyorlar. Çünkü burası onların düğün bayramı.

Kadınlarını öldürüp iyi halden yedi sekiz senede yatıp çıkıyorlar. Bir takım elbise giyip, başını öne eğerek pişman gibi görünmek en iyi yaptıkları şey. Neden çünkü kayıtlara adam öldürmek olarak geçen bu kavram öldürülen kadın olunca kadın cinayeti, diye gecistiriliyor. Kadın cinayeti! Adam(!) dan sayılmıyor. Bizim oralarda sözüne güvenilir, davranışları tutarlı kişilere kadın denilirdi. Küçükken kadın kızım, kadın gelin, diye hitap edilirdi. Oysa şehre geldiğimizde kadın kelimesinin tuvaletlerde yazıldığını gördüm ben. O zaman anladım buralarda kadına değer verilmediğini. Çok okumuş biri değilim. Orta okuldan sonra okutmadılar beni. Ama erkek tuvaletinin karşısına dişi yazılması gerekirdi bana sorulsaydı. Misal yolda bir köpek gördünüz. Dişi köpek ve erkek köpek dersiniz. Çünkü erkek cinsiyetinin karşılığı dişidir. Kadın olmak ise ulvi bir şeydir. Tıpkı adam olmak gibi. Nasıl ki her erkek adam olamaz her dişi de kadın olamaz.

Dedim ya bu şehir öğrendiğim tüm kavramları altüst etti. Dişi ve erkek, adam ve kadın, bay ve bayan, hanımefendi ve beyefendi'dir benim bildiğim. Dedim ya Hakime Hanım ben sizler gibi okumadım, okuyamadım.

Öyle döpiyeslerim yok benim. Bırakın döpiyesi, bir ceketim bile yok. Öyle evden apar topar cikarken bu tişörtü bulabildim. Elime ne geçtiyse giyiverdim. Bir de ne yalan söyleyeyim hayatta kalmış olmanın bastıramadığım bir sevinci var içimde. Pişman ya da üzgün numarası yapamayacağım karşınızda.

A

h... Bir bilseniz şu adliye koridorlarında yüzüm mor şekilde çok dolaştım koruma kararları için. Başka bir seçeneğim kalmamıştı. O ölmese ben ölecektim. Neden ölen ben olacaktım. Neden hep kadınlar öldürülür? Neden ölen hep kadın olunca normaldir? Normalinizi bozduğum için de hiç pişman değilim.

O size beni pazarlamaya karar verdiğini hiç söylemeyecekti. Başka adamların koynuna beni sokma planlarını anlatmayacaktı. Benim bedenim üzerinden para kazanma isteğinden hiç bahsetmeyecekti. Benim patates biraz fazla pişti diye, pilav bira sulu oldu diye, perdeler azıcık kirlendi diye, masada kırıntı kaldı diye, halının ucu temizlenirken kalktı diye, sildiğim cama kuş pisledi diye, kapının önünde beslediğim kedi bahçeye pisledi diye, konuşurken kaşım istemsiz kalktı diye, eve gelen tamirciye hoş geldiniz dedim diye, daha bir çok sebeple yediğim dayakları söylemeyecekti. Onun yüzünden kaç kere hastanelik olduğumdan, bebeğimi düşürdüğümden bahsetmeyecekti. Çay bahçesinde çekilmiş bir fotoğrafım vardı sosyal medyada. Biraz gülümsemişim. Belki de o fotoğrafı gösterip namussuz karılar gibi etrafa gülüyordu. Evli barklı kadın böyle güler mi, falan diyecekti. Karısını başka adamlara satan o değilmiş gibi "namusumu temizledim" diyecekti.
Siz onu yedi sekiz yılla yargılayıp namusu kirlendi diye mazur görüp gülüşümü tahrik sayıp bir de üzülecektiniz adamcağıza. Oysa namus benimdir Hakime Hanım bir kağıda yan yana imza attık diye kimselere bırakmam namusumu.

Şimdi kocamı nasıl öldürdüğüme gelirsek aslında ilk defa balayında bana tokat attığında onu öldürmek istedim. Balayına yeni çıkmışız. Balayına dediğim de anasının evinde bir göz oda. Adı öyle bal ayı. Ne bal yediğimiz var ne de bal gibi geçtiği. Balayıdaki tek doğru kelime ayı kelimesi. İl defa insan suretindenki ayı ile o gün tanıştım. Şimdi ayı dedim, diye ayılara ayıp olacak. Hiç bir hayvan dişisine zarar vermez. Benimki hayvandan da beterdi. Odaya girdim oturdum yatakta bekliyorum. Yüz görümlüğü takacak, duvağımı kaldıracak, öpecek. Öyle dedilerdi bana. Ama, nerdeee... Sırtına vurdular odaya gönderdiler. Kapıyı kapatıp döndü bana. Sen daha hazırlanmadın mı, diye sordu. Anlamadım. Gelinlikle oturumuşum, nasıl hazırlanacaktım. Konuşmadım. Yanıma geldi. Dedim, tamam şimdi işte yüz görümlüğü verip duvağı kaldıracak. Aniden üzerime abandı. Dur, dedim. Yardım et de gelinliği çıkarayım bari. Benim gelinlikle isim yok, dedi. Kafamda milyon tane toka. Dedim, bari yardım et de tokaları çıkarayım. Boş ver tokaları, deyip beni yatağa itti. Dur batıyor, dedim. Morali bozuldu. Ben kafamdaki tokaları çıkarmaya çalışırken o gelinliğin sırtındaki ipleri çözmeye çalıştı, bin bir küfür ile. Cinler yeni geline musallat olmasın diye yastığın altına konan bıçağı kaptığı gibi karşıma geçti öfkeyle. Ne yapıyorsun, diye sordum. Dön, ipini keseceğim, dedi. Aman gelinliğe bir şey olmasın kira bu. Geri götüreceğim, dedim. Başlarım gelinliğine. Dön dedim, diye haykırdı. Döndüm bir yandan da tokaları çıkarmaya çalışıyorum. Sanki zamkla yapıştırmışlar çıkmıyor meretler. İpi kesti. Gelinliği çıkardım. yavaşça sandalyenin üzerine koydum. Tokaları açmaya devam ettim. Bir saattir seni bekliyorum yettiysen yettin, diye bir tokat patlattı, neye uğradığımı şaşırdım. Yatağa devrildim. Sonra işte bal gibi geçmesi gereken bizim sadece ayı ile karşılaştığımız bal ayı ile tanışmış oldum. Sabaha kadar yüzümdeki yangı devam etti. O gece kulağına kızgın yağ döküp öldürmeyi hayal ettim onu. İşte ilk defa kocamı o gün öldürdüm. Yani kafamda öldürdüm. O gece öldürmek istedim ama yaomadım, yapamadım, Hakime Hanım. Elim varmadı.

Kocamı Nasıl Öldürdüm?Where stories live. Discover now