2. Bölüm İfade 1. Gün

22 13 0
                                    

Ben Havva Kara. Bu benim hikayem. Kocamı ben öldürdüm. Hakime Hanım planlamadığım bir şeydi. İşler nasıl bu noktaya geldi anlamadım Hakime Hanım.

Ben katil değilim. Bu ellere bir bakın. Bir katilin elleri mi bunlar? Bu eller, bu ince parmaklar yemek yapmak için, sarma sarmak için yaratılmış sanki. Töbe, bismillah! Benden hiç katil olur mu, Hakime Hanım siz söyleyin?

Ben kendi halinde bütün dünyası evladı olan bir kadınım. Ellerinizden öper Hakime Hanım, bir kızım var benim, on yaşında. Görseniz nasıl sakin, nasıl dertsiz bir evlat.

Hamileyken yediğim dayaklardan olacak herhalde çok sessiz, sakin garip bir çocuk. Dört yaşına kadar konuşmadı. Gık, demedi Hakime Hanım. Evladım dedi, anamın başında bin türlü dert var ben de dert olmayayım herhalde. Bilmiyorum Hakime Hanım. Çok akıllı bir yavrucak. Herkesin evladı özeldir, kendine güzeldir ama benim evladım bir başka.

Böyle çimen yeşili gözleri var, kıyamazsın bakmaya. Benim bu dünyadaki tek mutluluk kaynağım o. O olmazsa nasıl yaşardım bilmem. Dersleri de çok iyidir Hakime Hanım. Görseniz nasıl akıllı bir yavrucak! Bir resim yapar görseniz gerçek sanırsınız.
Oturun karşısına sizi fotokopi gibi çizer valla Hakime Hanım. Çok uzattım kusura bakmayın konu kızım olunca durmuyor bu çenem, affedin.

Evet Hakime Hanım, kocamı ben öldürdüm. Ama vallaha da, billaha da isteyerek olmadı. Bir insan Allah'ın verdiği canı nasıl alır? Töbe haşa, Allah mıyım ben? Şirk mi koşacağım Rabbime. Allah verdi Allah alır Hakime Hanım. Benim ne haddime bir canı almak!

En baştan başlayayım Hakime Hanım. Öyle aşık oldum evlendim diyemeyeceğim, kusura bakmayın. Benim ne haddime aşık olmak Hakime Hanım. Ben kim aşk kim?

Biz evde onbir nüfustuk. Dedem, babaannem, küçük amcam, yatalak halam bir de bizim nüfus işte. Dedemin emekli maaşı bir de babamın eve getirdiği para ile kıt kanaat geçiniyorduk. Fakirdik ama mutluyduk yeminle. On beş yaşına yeni basmışım orta okulu bitirmişim. Güzel bir lise kazanmışım. Biraz uzak eve ama erken kalkar yürürüm, diye düşünüyorum. Ben bu hayalleri kurarken meğer kaderin benim için başka planları varmış.

O akşam evde bir telaş. Sanki bayram yeri. Danteller seriliyor, ev temizleniyor, tatlı yapılıyor bir telaş, ooo... görseniz. Bayram değil, seyran değil. Okulun açılmasına on gün kalmış ben kayıt olmayı hayal ederken hayallerim yarım kaldı. Babam kaş göz işareti yapınca bir şeyler döndüğünü anladım. Annem beni dedemlerin yattığı odaya çekti. Halam yattığı koltukta gülümsüyor bize.

"Kızım seninle bir şey konuşacağım." dedi anam. Sanki izin ister gibi. Çok şaşırdım. Bekledim ne diyecek diye.

"Sana bu akşam görücü geliyor. Zengin bir aile, çarşıda dükkanları var. Hayatın kurtulacak." dedi. İtiraz bile edemedim. Ne haddime benim itiraz etmek. Öyle münasip görmüşler. Okumak istiyorum ben diye bağırmak istedim, yapamadım Hakime Hanım. Başımı öne eğdim sadece, sonra ağlamaya başladım.

Otuz iki yaşında damat adayı ile o akşam tanıştım. Söz kestiler. Nişan yapamayız, dedi bizimkiler, durumumuz yok diye eklediler. Bir yıl olmadan evlendik.

Hayatım kurtulacaktı sözde ama hayatım zindana döndü. Onbeş , onaltı yaş çocuk yaşı bence. Daha gözümüz açılmamış, aşk nedir, sevgi nedir, evlilik nedir bilmiyoruz. Ne diyelim Hakime Hanım, aşkı da sevgiyi de evliliği de kocamda gördüm ben. Doğrusu nedir bilmediğim için ne gördüysem onu doğru bildim.

Her gün evimi temizledim, her yeri temizledim yeminle. Yemek yaptım, her akşam kocamın önüne sıcak yemek koydum. Çamaşırlarını, nevresimleri, iç çamaşırlarına varıncaya dek ütüledim Hakime Hanım. Ama yetmedi Hakime Hanım. Yetmedi, yetiremedim. Ne yapsam gözüne batıyordu. Sürekli dayak yiyordum. Neyi yanlış yapıyorum, diye düşünüyordum. Onu kızdıracak şeyler yapmıyordum oysa. Onu kızdırmazsam dayak yemem, diye düşünüyordum. Suçu hep kendimde arıyordum. Bize öyle öğretilmişti. Suç da günah da kadınındı. Erkekte ayıp olmazdı. Sürekli kendimi kararıyor onu aklıyırdum. Yine de dayak yiyordum. Zaten evden çıkmam yasaktı. Fanusta yaşayan balık gibi evin içinde ordan oraya dolanıyordum.

Pencereye yaklaşmam da yasaktı. Eve misafir almam yasaktı. Ne komşum oldu ne de arkadaşım. Kısakanıyor beni, demek ki seviyor diye avutuyorum kendimi. Evin içinde annemler gelirse ancak birileri ile konuşabiliyordum. Annemler misafirliğe gelince de diken üstünde oturup yarım saat durmadan dönüyorlardı. Arkalarından demediğini bırakmıyor eşek sudan gelene kadar dövüyordu beni.

Kaynamlar arada sırada gelip gidiyorlardı. Ağzımı yüzümü morluklar içinde görünce kaynatam ile kocam kavga ediyordu. Onlar gidince yine ben dayak yiyordum. Eve kimse gelsin istemiyordum. En azından daha az dayak yerim, diye düşünüyordum.
Yine de olmuyordu, benim dayak yeme sebeplerim bitmiyordu.

Hava kapalı olsa dayak yiyordum. Televizyonda hoşuna gitmeyen bir haber görse dayak yiyordum. Sevdiği takım kaybetse dayak yiyordum. Tuttuğu parti kazanmasa dayak yiyordum. Banyoda yıkanırken suyu sıcak gelse dayak yiyordum. Fatura fazla gelse dayak yiyordum. İşleri o gün kötü gitse dayak yiyordum. Bir şeye zam gelse dayak yiyordum. Benim benzinle ne işim vardı Hakime Hanım. Benzine zam gelmesi benim suçum muydu? Her şey benim suçum muydu? Hava kapalıysa benim suçum mu? Ben onun partisinin ya da takımının galip gelmesini nasıl sağlayacaktım Hakime Hanım? Her şey de benim suçum muydu? Yolda yürürken ayağı takılsa sendelese dönüp beni dövüyordu sonra gidiyordu işe. Dayak yemediğim gün yoktu. Ama Allah var ramazanda rahat ediyordum. Ezan okunduktan sonra karnını doyuruyor koltukta uyuya kalıyordu. Uyanmasa iyi de, uyanırsa yine dayak yiyordum.

Azıcık sevseydi beni, okşasaydı saçımı ne olurdu? Beni sevse ölmezdi belki. Ben böyle olmasını hiç istemedim Hakime Hanım. Burada olmasaydım mezardaydım belki de. Ölmedim diye burdayım Hakime Hanım. Ben ölmedim o öldü. Bu benim suçum mu Hakime Hanım.

Benim Ben Havva Kara. Bu benim hikayem. Kocamı ben öldürdüm.

Kocamı Nasıl Öldürdüm?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin