1. Bölüm Sonu: İfade 8. Gün

28 15 0
                                    

Ben Betül Kuzu. Bu benim hikayem. Kocamı ben öldürdüm. Her gün içten içe ölmesi için dua ederek kocamı ben öldürdüm.
Şimdi gelelim kocamı nasıl öldürdüğüme Hakime Hanım. Yine pis işlerine devam ediyordu. Kadınları kandırarak verdiği uyuşturucuyu evde saklıyordu. Bir gün önce telefonla konuşurken duydum. Tuvalette gizli gizli konuşuyordu. Dinledim onu. Arabayla sevkiyat yapacaklardı. Dedim benim canımın devlet nezdinde bir önemi yok ama bu adam devletin yasalarını çiğniyor, suç işliyor sonuçta. Belki bu yüzden içeri alırlar.

Tuhafiyeci ablaya şikayetimi yazdım üzerine karakola ver, diye de not düştüm.
Ertesi gün arabaya binip gitti. Dedim olmadı her halde, karakola gitmedi zarfım. Sonra bundan haber alamadım. Polis geldi kapıyı çaldı. Kilitli olduğunu söyleyince çilingir çağırdılar. Beni ifadeye götürdüler. Çok mutlu oldum. Sonunda ondan kurtulmuştum.  Demek ki filmlerdeki gibi takip etmişler. Kıskıvrak yakalamışlardı onu.

Karakola da gittim, mahkeme gününde mahkemeye de gittim. Mahkeme koridorunda beni görünce sen yaptın diye bağırarak üzerime yürüdü. Yanındaki polisler tuttu onu. Bir sene rahat ettim. Artık tuhafiyede ablama yardım ediyor çorbamı kaynatıryordum. Bir yıl dolmadan çıktı  hapishaneden. Ablanın telefonundan bakmıştım altı yedi yıl çıkmazdı hapishaneden. Neden böyle oldu anlamadım. Eve gittiğimde mutfakta yemek yapıyordum.

Yolun başında göründüğünde anladım o gün öleceğimi. Malum olmuştu zaten, kalbim ağzımda atıyordu eve girene kadar.

İnsan öleceğini anlıyor biliyor musunuz Hakime Hanım?

Kırar gibi çaldı kapıyı. İçeri girer girmez vurmaya başladı.

İlk on yirmi dayaktan sonra, insan korkmaz oluyor kaba dayaktan. Ne olacaktı dayanırdım. Daha önce defalarca kez olmuştu zaten.

Canının ne kadar yanacağını biliyorsun zaten. Acı eşiğin de yükseliyor hali ile. Yine de her seferinde yüreğin ağzına geliyor, için kanıyor gibi hissediyorsun. Ama mutluydum halimden bir sene onsuz kendi ayaklarımın üzerinde durmuştum.

Yeminle bir kez olsun korkmadım dayak yemekten. Dayaktan değil de ölmekten korkar oluyor insan.

Öyle bir ölüm korkusu doldu yine içime. Ama ilk kez o gece, çocukken anamın yaptığı sütlacın tadı geldi ağzıma. Hayatım film şeridi gibi geçti. Traktörün arkasında tarlaya giderken geçirdiğimiz kaza. Anamın ve babamın ölmesi, benim durduk yere sağ kalmam, sanki lüzumu varmış gibi... Gelmedi hiç aklıma. Tarlada açık havada yediğimiz domatesin, ekmeğin tadı geldi. Domates koktu sanki birden bütün ev. İnsan hep güzel şeyleri hatırlıyormuş ölürken. Teyzemin kızından yediğim dayakları, saçımı her defasında kısacık kestirdiğini, evde yapılan hiçbir tatlıdan bana koymadığını hatırlamadım. Anam öldükten sonra bir daha hiç tatlı yemedim biliyor musunuz Hakime Hanım. Tövbe, bir keresinde eniştem parka çıkarmıştı çocukları dedi bu da gelsin çocuklara baksın. Kalkıp hep beraber gittik. Eniştemin işi rast gitmişti herhalde. İyi para kazanmış olmalı ki o gün herkese dondurma aldı. Kısacık mutlu bir anı işte. Benim film kısa sürdü anlayacağınız.

İlk tokatla sonrakiler arasında pek bir fark yok aslında. Yedikçe kanıksıyor insan. Bir yerde biteceğini biliyorsun. Hep o anı düşünerek katlanıyorsun. Eli acıdı herhal, durdu kemerini çıkardı. Bir de kemerin darbelerinin bitmesini bekledim. Hiç bağırmadım, ağlamadım. Koskoca bir yılı onsuz geçirmiştim. Mutluydum. Keşke ölseydi de bir ömür mutlu yaşasaydım, diye düşündüm. Mutfaktan bıçağı kaptı getirdi. Dedim yolun sonuna geldik. Ama insan canı ve Hakime Hanım. Niye alacaktı canımı? Benim bir tane canım var Hakime Hanım. Niye ölecektim? Niye verecektim ona? Seviyordum ben o hayatımda yokken yaşamayı. Bir rüzgar esse hafifçe odaya ondan da mutlu oluyordum. Yapraklar sararsa sonbahar geldi diye seviniyordum. Çiçek açsa bahar geldi diye seviniyordum. Yolda çocuklar oyun oynasa onları izleyip keyif alıyordum. Ben hiç çocukluğumu yaşayamadım onlar doya doya yaşasın istiyordum. Ne bileyim işte Hakime Hanım, ben yaşamayı seviyordum. Elinde bıçağı görünce dur ocakta yemek var altını kapatayım, dedim. O an aklıma sadece bu geldi. Bir kaç dakika daha nefes alabilmek işte.
Ama bu kadardı yeminle Hakime Hanım tüm planım. Sadece bir kaç dakikacık daha...

Dumadı dediğimi ya da duymak istemedi bilmiyorum. Göz bebekleri kocaman olmuştu. O aşık olduğum çakır gözler simsiyah olmuştu. Bıçağı aldı üzerime yürüdü kıpırdamadım yerimden. Gelirken ayağı halıya takıldı düştü. Kafasını sehpaya çarptı. Sehpa devrildi, sehpadaki demir şekerlik kafasına düştü. Öyle bakakaldım. Bıçak yanıma savruldu elimin tam altına oturdu. Elim metale değdi. Sanki tüm ev onu öldürmek için bir araya gelmişti.
Yeminle kazayla oldu her şey. Sonra olanları hatırlamıyorum. Bıçağı nasıl kavradım, nasıl bıçakladım, onu bilmiyorum. Kaç kez neresinden bıçakladım, bilmiyorum. Ölmüş müydü, sağ mıydı ben onu öldürmeden önce bilmiyorum. Bilmiyorum Hakime Hanım hiçbir şey hatırlamıyorum.  Çığlık attığımı hatırlıyorum sadece. Bağıra bağıra ağladım sanırım. Ne zaman çıktım evden nereye gittim hatırlamıyorum. Yolda amaçsız uzun süre yürüdüm ağlayarak. Üzerimde ne vardı, ayağımda terlik var mıydı, kan olmuş muydu elbiselerim, bilmiyorum. Yolda yürürken kimsenin dikkatini çekmemem garip değil mi sizce de Hakime Hanım? Herkes elinde telefonlarla yanımdan geçiyor, kimse kimseye bakmıyor. Etrafa bakıyorlar ama görmüyorlar. Göz göze gelmedim kimseyle yol boyunca. Kimse görmedi beni, kimse fark etmedi içimdeki yangını.

Sonra eve döndüm. Üstüme başıma elime ne geçtiyse geçirdim. Sonra da karakola gelip teslim oldum.

“Sanırım ben kocamı öldürdüm,” dedim. Kendi namusumu kimseye bırakmamıştım. Namusumu kendim temizlemiştim. Bedenim değil yaşama hakkım benim namusumdur Hakime Hanım. Namusumu bir kağıda imza attık diye kimseye bırakmam. Yaptığından pişman değilim. Öldüğü için içimde büyük bir sevinç var ne yalan söyleyeyim. Evimi temizlediğim gibi dünyayı da bir pislikten kurtardım. Yoksa daha çok kadını ağına düşürüp, daha çok yuva yıkacaktı. Ben mi öldürdüm o mu eceli ile öldü bilmiyorum. İçimde yaşıyor olmanın verdiği tarif edilmez mutluluk var. Ağlayamamam bundandır. Önünüzde üzgün ya da pişman numarası yapamayacağım Hakime Hanım. O utanmamış yaptıklarından, benim utanacak, sıkılacak bir şeyim yoktur. Şimdi bir takım elbisem yok, diye size saygısızlık ettiğimi düşünmeyin sakın. Ye kürküm ye devri ne de olsa. Üstündekine değil içindekine bakın Hakime Hanım.

Ne yalan söyleyeyim benimle aynı kaderin çemberinden geçmiş, aynı acıları yaşamış, hayatta  kalabilmiş kadınlarla aynı koğuşta, bir ömür ben mutlu mesut yaşarım. Verdiğiniz ceza gözümü korkutmaz. Çünkü dışarıda daha güzel, güvenli bir dünya yok. Ben aldığım cezaya yanmam da kadınların adalete ihtiyacı var Hakime Hanım. Devlete de sığınmayacaksa bunca kadın nereye sığınsın, kime güvensin.

Gel sen, ölmedim diye beni cezalandırma Hakime Hanım. Öldüyse de hepsi benim suçum mu? Onun suçları, günahları ne olacak?

Can alan bir katil değil, kendi canının derdine düşmüş bir kadın de benim için.

Hem bir kerecik olsun sevebilseydi o da ölmezdi di mi ama? Sevseydi beni ne olurdu sanki Hakime Hanım. Filmlerdeki gibi bir aşk da olmasa olurdu. Birlikte aynı çatı altında yaşasaydık, aç kalsaydık açıkta kalsaydık da umrumda değildi. Ben açlığa da yokluğa da alışığım. Gocunmam. Yeter ki bir kerecik okşasaydı saçlarımı. Öldüyse öldü nasıl öldü bilmiyorum. Eceli mi geldi ben mi oldum eceli bilmiyorum. Öldüyse de hepsi benim suçum mu Hakime Hanım?

Yüce adaletinize sığınıyorum. Kendim için de değil acı çekmiş, feleğin kanlı çemberinden geçmiş tüm kadınlar adına karşınızdayım Hakime Hanım. Bu bir ölüm kalım savaşı. Ya onlardan ya bizden gidecek. Bu bir cinskırımı Hakime Hanım. Gel sen ölmedim diye beni cezalandırma.

Ben Betül Kuzu. Bu benim hikayem. Kocamı ben öldürdüm. Her gün içten içe ölmesi için dua ederek kocamı ben öldürdüm.

... BÖLÜM SONU ...

Kocamı Nasıl Öldürdüm?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin