6. bölüm

245 30 3
                                    

İnsanlar, üzgün olduğunda ne yapardı? Hiç bu soruyu düşünmedim. Daha doğrusu düşünemedim. Çünkü ben, mutlu olmadım ki üzgün olmayı merak edeyim.

Sadece sevinçli olduğum bazı anlar vardı. Ama bu benim hayatımda olan bir şey değildi. Okuduğum kitaplarda, yaşayan karakterlerin hayatlarıydı...

Peki, ben bir gün mutlu olacak mıydım?
İnanması zordu. Hatta inanmıyordum.

O zaman hayatta imkansız diye bir şey var mıydı?

Benim için vardı. Fakat çoğu insan imkansız diye bir şeyin olmadığına inanıyordu.

Mesela benim birine dokunmam kadar imkansızdı, mutlu olmam. Yani, ben ne zaman birine dokunursam inanacağım imkansız diye bir şeyin olmadığına...

Bugün günlerden cumaydı. Yarın dini nikahımız kıyılacaktı. Uhud bana imkansız bir şeyin olmadığını göstermek için ilk adımını atacaktı.

Bugün ise babam evde değil, her zaman ki gibi işteydi. Ubeyde hanım ise benim ile biraz sohbet etmek için eve gelecekti.

Doğrusu çok konuşkan biri değildim. Eğer bu fobi olmasa bile konuşkan olmadığım için, arkadaş edinemezdim.

Mutfakta becerikli olmadığım için Ubeyde hanım geldikten sonra istediği ne varsa internetten sipariş edecektim.

Kapının çalması ile açmak için yürüdüm.
Açtıktan sonra görüş alanıma Ubeyde hanım girdi. Ve her zaman ki gülümsemesi... Yapmacık gülümseme, peki benim için gerçekçi gülümseme hangisiydi?

"Hoşgeldiniz Ubeyde hanım."

"Aaa Peracım alınıyorum. Lütfen bana abla de. Hanım ne öyle akraba olacağız yakında." dedi sitemle

"Tamam"

Elindeki kutu ile içeri girdiğinde, mutfağı gösterdim. Sonuçta elinden alamazdım.

"Tatlı getirdim. Çayın yanında yeriz değil mi?" dedi

"Tabi ama siz aç değil misiniz?"

"Yok canım. Çay yeterli, hem birazdan dışarı çıkıp, sana nikah için elbise almalıyız." dedi gülümseyerek

Nikah için neden alıyorduk ki? Evde olacaktık normal bir elbise giysemde yeterliydi.

"Almamıza gerek yok."

"İtiraz kabul etmiyorum. Güzel, beyaz bir elbise almalıyız." dedi

Sessiz kalıp, çayları tepsiye koyup salona girdim. Ubeyde hanım çoktan koltukta oturmuş, telefonu ile ilgileniyordu. Önüne bıraktığım çay ile bana bakıp, gülümsedi.

"Şimdi tatlım sana biraz abimden bahsetmek istiyorum. Biliyorum ki o sana kendi hakkında bahsetmez."

Uhud neredeyse benim hakkımda her şeyi bilirken, ben onun hakkında hiç bir şey bilmiyorumdum.

Kafamı olumlu anlamda sallayarak, dinlemeye başladım.

"Bizim, anne ve babamız hayatta değiller" dedi kısık sesle ve ekledi. "Ben altı abim de on bir yaşında iken yetimhaneye yerleştirildik." dedi

Küçük bir yaşta hem anne hem babasını kaybetmek, bu dünyadaki en büyük acılardan olsa gerek.

"Benim abim, çok fedakarlıklar yaptı benim için. Hem okudu, hem çalıştı."

Bunlardan bahsedince gözleri doluyordu. Ama yine de dudaklarında yer edinmiş gülümsemesini silmiyordu.

"Yani şuan durumumuz iyi çok şükür. Sende bizim ailemize giriyorsun bundan dolayı bunları bilmeye hakkın olduğunu düşünüyorum." dedi ve ekledi. "Kusura bakma bu konu açılınca sulu gözlülüğüm tutuyor."

Hıçkırık Misali Where stories live. Discover now