12.BÖLÜM: Düşler Ağıdı (part 1)

65 34 37
                                    

Sözlerimin ardından ekipte sevinç nidaları kopmuştu. Herkes karaya çıkacak olduğu için mutlu ve heyecanlıydı. Karaya çıkacağımız için mutlu olsam da başlayacağım antrenmanlar biraz gözümü korkutuyordu. Bu yolculukta hamlamıştım ve antrenman sonraları oluşacak ağrılarla görüşmem olasıydı.

Ekibin ve diğerlerinin işi daha zordu gerçi, yaşı küçük olanlar daha çabuk alışırlardı ama ekip yaşı büyük ve antrenman yapmamış insanlardan oluşuyordu. Diğer gemilerdekilere çaylak diyorduk ve bu gemide olanlara da ekip. Diğerleri küçük oldukları için dövüş vesaire gibi şeylerde pek bilgileri yoktu ve onlar çok çalışmalıydılar. Ekip olarak adlandırdığımız kişiler de en azından bir yönüyle de olsa ustalaşmış ve bazı şeylere hâkim olan kişilerden oluşuyordu. Karaya çıkmamıza az kaldığını diğer gemilere duyurduğumuzda çaylakların da sevinç içerisindeki çığlıklarını duymuştuk.

Çaylaklarla tanışmaya vakit bulamamıştım ve her gün bir kavga çıkarttıklarının bilgisini almıştım. Agatha çaylakları bırakabilmek için bizimle birlikte birkaç adamını da yollamıştı.

Dikkat çekmemesi için Ilgı'nın gemisi dışındaki diğer gemiler geri döneceklerdi. Burada okyanus ve gökyüzüyle bağdaşmışken tekrar bir köstebek gibi yerin altına girmek hiç de cazip gelmiyordu ama gemide de sallanmaktan midelerimiz iyi bir halde değildi. Karaya çıkmak istiyor fakat oraya dönmeyi de pek istemiyordum.

En azından işkence edenler yok Pera, şikâyet etmeyi kes! Her yer o cehennemden daha iyidir.

İç sesim haklıydı ama insan yine de istiyordu işte, daha iyisi olsun istiyordu. Daha iyisi olsa onun da iyisini isteyecektim biliyorum ama yine de istiyordum. İnsanlar doyumsuzdu belki de. Hayat hep mutsuz olmamız için bir şeyler gösterirdi ve biz asıl ondan sonrasını isterdik. Asıl, o mutsuzluğun son bulduğu ve nihayetinde mutluluğun bizi sarmaladığı zamanı isterdik. İnsanlar doyumsuz muydu bilemem ama hayatın acımasız olduğu kesindi. Hayat, bazen sizi mutlu ederdi ama sonrasında da o mutluluğun en ağır şekilde intikamını alırdı. Hayat mutsuzluğu severdi, insan ise mutluluk ve huzuru.

Yine de yaşıyorduk bir şekilde, bazen delicesine ölümü istesek de. Bazen ölümün daha cazip göründüğü zamanlar olsa bile. Hayat sizinle savaşırdı. Bu savaş karşısında iki seçeneğiniz vardı; ya siz de onunla savaşırdınız ya da boyun eğip ruhunuzu öldürmesini izlerdiniz. Ben şu ana kadar hayata boyun eğmek zorunda bırakılmıştım ama bundan sonra savaşacaktım. Savaşmadan hiçbir zafer kazanılamazdı. Bazı savaşlarda kan dökülürdü, bazılarında ruhunuzdan parçalar. Benim ruhumdan yeterince parça, bedenimden de çokça kan dökülmüştü. Ruhumun intikamı için onların ruhlarında yaralar açamayacak olsam da hem ruhum için hem de bedenim için kanlarını akıtacaktım. Bu acılı olacaktı ki ruhumun da intikamı alınabilsin.

Karaya inmemize saatler kalmıştı ve herkes ortalığa saçılmış eşyalarını topluyordu. Buraya evimiz gibi yayılmıştık ve eğer bir gün rahat bir yaşam sürme şansım olursa bir gemiyle tüm Yugoia'yı dolaşıp orada yaşamak isterdim. Ekibi çok sevmiş ve alışmıştım. Sanırım bir gün onlardan ayrılmam gerekecekti çünkü hayat böyleydi, sevdiklerinizi sizden tek tek alırdı. Ne yapardım demiyorum çünkü bunu en son Cyrus için söylemiştim ve şu an pek de iyi halde değildik. İkimiz de berbat hallerdeydik, onun bedeni okyanusta çürüyordu benim ise kalbimin onu seven kısmı.

Aşağıdaki kamarada onun kanının bulaştığı çarşafların üzerinde valizimi toparlıyordum. Cyrus'un bacağına defalarca sapladığım bıçağı da Şimay yemekten sonra yıkayıp bana getirmişti. Valizim ağırlıklı olarak bıçaklardan oluşuyordu. Palaskamla birlikte silahım hâlâ beimde duruyordu. Valizime koyacağım başka bir şey kalmadığında valizimi de alıp yukarıya çıkmaya başladım.

Herkes yavaş yavaş eşyalarını buraya getirip topluyordu. Valizimi çanta yığınlarının kenarına bırakıp dün gece ruhumun bir parçasını bıraktığım kısma doğru yürüdüm. Oraya ilerledikçe anılar zihnime doluştu ve sevdiğim adamın nasıl iğrenç bir şeye dönüştüğünü de hatırladım. Bu anılar midemi tekrar bulandırıyordu.

Nihayet geminin kıç kısmındaki iskeleye geldiğimde yerdeki kanları gördüm. Hâlâ yerde duran iğrenç kanlarını. Tahtalarla genelde ilgilenen belli kişiler vardı ama ben onları çağırmak yerine Talya'ya seslendim. "Talya!" sesimin ardından bana doğru yaklaşan ayak seslerini de.

Ardından yakınımda durun ayaklarla birlikte arkamı döndüm ve Talya yerine Şimay'ın geldiğini gördüm. "Talya nerede?" diye sorduğumda Şimay da cevabı geciktirmeden vermişti. "Aşağıda eşyalarını toparlıyor. 'Şu an eşyalarımı topluyorum, Pera'ya bakıcılık yapamam' dedi." Ben de Şimay'ın cümlesini "Ve seni yolladı" diyerek tamamladım. Şimay kafasını sallayarak dediklerimi onayladı. Minik bir kahkaha atıp ağzımın içinde "Klasik Talya" diye mırıldandım. Mırıltımı anlamaya çalışan ama anlayamamış olan Şimay kaşları çatık bana bakarak "Efendim?" dedi.

Şimay'ın bu şaşkın halleri beni çok eğlendiriyordu, aramızda yaş farkı pek olmasa da Şimay bana hep daha küçük bir kız gibi hissettiriyordu. Minik bir kahkahanın ardından "Buraları neden silmediğinizi soracaktım." Dedim. Şimay önce yerdeki tahtalara baktı, sonra da bana. "Sildik ama tahtaların içine girmiş, çıkmıyor" dedi. Bir şekilde bir yerlerde bulunmayı nasıl da başarıyordu. Öldükten sonra bile bir şekilde bir şeyleri mahvedebiliyordu.

Ben düşüncelere dalmışken ve düşüncelerin oluşturduğu uçurumun ucundayken Şimay'ın sesiyle beraber hızlıca çekildim uçurumun kenarından. Kafamı kaldırmış Şimay'ın suratına bakarak ne anlattığına odaklanmaya çalışıyordum. "Ilgı'yı görmeliydin, gemisi kan oldu diye ne kadar öfkeliydi. Tam senin yanına geliyordu ki zor tuttuk, senin yanına gelmesin diye dayak yedik bile denebilir. Sonunda Olgu kucaklayıp bir kenara götürüp konuştu da öyle sakinleşti" dedi.

Tabi ya Ilgı gemisine çok önem verirdi ve ben gemisini kirletmiştim, muhtemelen o sırada gemisine bir de benim kanımı eklemek istemişti. "Tanrım! Neden her şey bu kadar karmaşık olmak zorunda!" diye sızlanırken Şimay "Ben gidebilir miyim, yarım saate kadar karaya çıkmış olurmuşuz. Eşyalarımı toparlamalıyım." Dedi ve ben de kafamla gitmesi için onay verdim.

Cyrus okyanusun dibinde boğulup gitse de, lanet olası kanı bu gemide kalmayı başarabilmişti. Neyse ki bugün, hatta yarım saate bu gemiden de gitmiş olacaktık. Onun kanından uzaklarda ve mutlu olacaktım. Ekibimi eğitip Diavolos'dan gelen ve onları öldürmek için can atanlara karşı kendilerini nasıl koruyacaklarını öğretecektim. Benim eğittiğim öğrenciler olacaklardı. Benim ekibimdiler ve bu hâlâ garip gelmeye devam ediyordu.

Bir ekibin var Pera! Hayatın boyunca yalnızdın, bazen Liva'nın desteğini gördün ama hep yaralarını da kendin sardın. Şimdi bir ekibin var Pera!

İç sesim buna çığlıklarla sevinirken ben de bunu dışarıya vurmamaya çalışıyordum. Evet, onlar kötüydüler ama hiç kötü gibi hissettirmiyorlardı. Aslında bunu da garip buluyordum. Ne de olsa yalanların ortaya çıkmak, garipliklerin ise bir gün anlaşabilmek gibi huyları vardı. Ya nedenini öğrenirdim ya da alışırdım. Benim tercihim nedenini öğrenmekten yana olurdu ama hayat bana neler gösterirdi bilemiyordum.

Geminin Yiang kıtasına iyice yaklaşmasıyla birlikte Ilgı'ya seslendim ve "Ilgı, diğer gemilere de söyle karayı kontrol etsinler! Kalabalığız, fark edilmiş olabiliriz!" dedim ve Ilgı hemen ardından dürbünle karayı incelemeye koyuldu, bir yandan da telsizle diğer gemilere komut veriyordu.

Kalabalık gemi kafilemiz her ne kadar kaldığımız kısım kırsal bir yer olsa da bir şekilde görülmüş olabilirdi. Tedbir almaktan zarar gelmezdi, aksine faydası olurdu. Karaya iyice yaklaştığımızda Ilgı telsiz görüşmelerine döndü ve ardından eliyle bana sorun olmadığına dair bir işaret yaptı. Karaya yaklaşmış olmamız atılacak bir çapa ve yanaştırılacak bir gemi demekti. Tabi bizim kafileye göre bu dört çapa, dört gemi falan yapıyordu.

Olgu çapayı atmak için hazırlarken Ladin de dümendeydi ve gemiyi yanaştırıyordu. Bu sırada savrulmamak için herkes belirli noktalarda duruyordu. Diğer gemiler de yaptıklarımızı izleyerek arkamızdan karaya yanaşmaya başlamışlardı.

YŪGOİA : KELEBEĞİN SAVAŞI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin