BÖLÜM 30

8.9K 693 256
                                    

BÖLÜM 30: VUSLAT AYAZ

"Ne bu halin senin?" Kaşlarımı çatıp Ahves'e baktığımda bana yaklaşmaya başladı. "Nolursun gel. Lütfen. Bir şey yapmıycam sadece şu yaralarıma bakman için çağırıyorum seni. Babam bu halimi görürse beni öldürür." Bir süre yüzüne bakıp yanına gittim. Vicdan denilen şeyin amına koyayım.

"Malzeme yokki yaraların için." Sıkıntıyla konuştuğumda hemen kafasını sallayıp konuştu.

"Var. Az önce ilk yardım çantasını arka bahçeye götürdüm. Hiç kimse görmeden orda bakar mısın yaralara?" Allah belanı versin Ahves. Benim vicdanımında Allah belasını versin. Derin bir nefes verip kafamı salladım.

Biz niye bakıyoruz buna? Belediye baksın.

"Kim yaptı bunu sana?" Kapıdan çıktık ve arka bahçeye doğru yürümeye başladık. "Kavgalı olduğum birkaç kişi." Aptal. Sonunda arka bahçeye geldiğimizde Ahves'e döndüm.

"Hani nerde çanta?" Sorduğum soru ile birlikte nedenini anlamadığım bir şekilde gülmüştü.

Niye gülüyor bu salak?

Oymak istediğim gözleri arkamda bir yere odaklanmıştı. Arkamda hissettiğim beden ile korkuyla ileri gitmeye çalıştım. Ama arkamdaki kişi belimden tutup ağzımı kapatmıştı. Burnuma tuttuğu bez ile ilk birkaç saniye nefesimi tutmuştum. Adam bunu fark edince belimdeki elini karnıma doğru götürüp sıkmıştı. Hala adamın elinden kurtulmaya çalışırken nefesimi tutamamış o şeyi koklamıştım. En son gördüğüm şeyler konağın arka bahçesinde duran korumaların baygın bir şekilde yerde yatışları ve iki adamın Ahves'e vurmalarıydı.

Tekrardan Allah belanı versin Ahves.

***

"Şişeyi kzın üstine mi döktünüz lan?! Niye uyanmıyor?" Gelen yüksek sesler ile yüzümü buruşturup gözlerimi açmaya çalıştım. Niye bu kadar soğuktu burası?

"Yok abi, sadece ucundan kokladı. Aha uyanıyor!" Pamuk burnumun içine girecekti az kalsın!

Sonunda gözlerimi tamamen açtığımda depo gibi bir yerdeydim. Karşımda üç tane adam ve onların arkasında ise birkaç adam daha vardı.

Ortada duran adam biraz yaşlıydı. Onun hemen sağında duran kişi ise yirmilerinin ortalarındaydı galiba.

Hiç derdimiz yokmuş gibi adamların yaşlarını hesaplıyorsun.

"Baba bu kız niye bağırmıyor?" Salak mı bu adam? Bağırmamı istiyor birde.

Adam zeki sen salaksın. Niye bağırmıyorsun sen?

"Niye bağırayım? Ha o kadar çok istiyorsan kulaklarını sağır edene kadar bağırabilirim. Benim açımdan hiçbir sorun yok." Rahat bir ifade ile konuştuğumda üç adamda kaşlarını çatmışlardı.

Tabii ya! Bu adam İlhan denen şerefsizdi. Ahves itininde amca dediği kişiydi. Ahves diyince aklıma geldide. Allah belanı versin Ahves. Her hatırladığımda beddua edecektim o ite.

"Sen İlhan denilen kişisin di mi?" Sorum ile ortadaki yaşlı adam anlamazca kaşlarını çatmıştı.

"Ne İlhan'ı? İlhan kim?" Ne yani bu adam İlhan değilmiydi? Ee kim bu o zaman.

ARIN DENİZ (Gerçek ailem) Donde viven las historias. Descúbrelo ahora