BÖLÜM 34

6.2K 579 169
                                    

BÖLÜM 34: İNTİHAR

VUSLAT AYAZ KARAASLAN

"Vuslat, aslanım hemen gönderdiğim konuma git! Bende yola çıkıyorum." Telefonu kapatıp Barın abinin attığı konuma baktım yaklaşık 1,5 saatte oraya ulaşırdık.

Arabamın önünde durdığumda hemen bindim ve Alp'i aradım. Telefonu açtığında hızlı hızlı konuştum.

"Alp, hemen bütün adamları topla ve attığım konuma doğru yola çıkın! Hızlı olun!" Bir şey demesini beklemeden aramayı sonlandırdım ve konumu atıp arabayı çalıştırdım.

Sonunda kavuşacaktım deniz yıldızıma. Arabayı otoparktan çıkardım ve Mardin'den çıkmak için yola koyuldum. Bir elim direksiyondayken diğer elimide cebime sokup Deniz'e ait olan tokayı çıkardım.

Bu tokayı Deniz'in saçlarına ben takacaktım.

Gözlerim bir yola bakıyordu birde tokaya. Yola odaklanmak için tokayı cebime koyup gaza daha fazla yüklendim.

***
ARIN DENİZ KARANLIK

"İmama on dakikaya gelir." Duyduğum şey ile oturduğum yerden hemen kalktım. Hızlı kalktığım için başım dönmüştü dengemi sağlamak için elimi yanımdaki duvara atıp biraz bekledim. Ben kendime gelmeye çalışıyorken kapı hızla açılmıştı.

Gelen kişi yine Çınar piçiydi.

Hızlı adımlarla yanıma geldi ve kolumdan tutup yere fırlattı. Senin ben amına koyayım.

Diğer günlerde olduğu gibi tekme atmaya başlamıştı. Karnıma yediğim tekmelerden dolayı canım çok fazla acıyordu. Sağ gözümden bir yaş akmıştı. Allah belanı versin Ahves. Sol gözümden bir yaş akmıştı. Allah belanızı versin.

Sonunda tekmelemeyi bıraktı ve dizlerinin üstünde eğilip yüzüme yaklaştı.

"Birazdan karım olacaksın. Her ne kadar resmi nikah olmasa bile imam nikahında benim karım olacaksın. Ha ama merak etme, yakında resmi nikahta kıyarız." Deyip yüzüme sert bir tokat atmıştı.

"Bak üstünde elbise var hemde beyaz. En azından elbise derdine düşmedin." Aynen başak derdim yokmuş gibi evlenirken beyaz elbise derdine düşecektim zaten. Çok merak ediyorum bu aptal bu zeka ile nasıl bu yaşa kadar gelmiş?

Eğildiği yerden kalkıp tekrardan yüzüme baktı.

"Kendini topla müstakbel karıcığım. Birazdan imam geldiğinde evleneceğiz. Sonra ise.." Son cümlesini tamamlamak yerine sırıtıp odadan çıkmıştı.

Hayır, hayır! Bu aptal ile evlenemezdim.

Eğer onunla evlenirsem yeminim olsun kendimi öldürürdüm. Eğer o piç bana dokunursa hiçbir şeyi düşünmeden intihar ederdim! Çünkü biliyordumki yaşayamazdım.

Uzandığım yerde hiç kıpırdamadan bekledim. Sadece bekledim. Babamın gelmesini bekledim. Abilerimin gelmesini bekledim. Dedemin veya amcalarımın gelmesini bekledim. Kuzenlerimin gelmesini bekledim. Ben Kuzey'in gelmesini bile bekledim.

Ama sadece beklemekle kaldım..

Gelmediler. Hiç kimse gelmedi.

Aradan yarım saat geçmişti. Ve ben hala yerde yatıyordum hiç kıpırdamadan.

Ben bu yarım saat içinde koskoca on yedi yılımı gözden geçirdim. Hayatımı yarım saate sığdırmak kolay olmuştu. Çünkü üç ay öncesine kadar hayatım sıkıcı ve sadeydi. O yıllarımı güzel kılan iki şey vardı. Birinci Bartu abim, ikincisi ise Buğra'ydı. Sahi, Bartu abim benden haber alamayınca ne yaptı? Ya da Buğra? O akşamki İftira gelememişti. Amcası ve yengesi ile başka bir yere gitmek zorunda kalmıştı.

ARIN DENİZ (Gerçek ailem) Where stories live. Discover now