Bölüm 1

947 80 38
                                    


Bölüm 1

1900 yılı, İstanbul

Kuzguncuk'da muhteşem bir köşk vardı. İstanbul'lular bu köşke misafirliğe gitmek için adeta birbirleriyle yarışır, aileler bu devasa köşkün sahiplerinin yakışıklı oğullarına kızlarını vermek için sıraya dizilirdi.

Reşat bey, eşi Refika Hanım ve 4 oğlu, iki kızı bulunan İstanbul'un en sevilen insanlarından biriydi. Zenginliği babasından miras kalmış olmasına rağmen kendi durumundaki bir çok insanın yaptığı gibi serserilik peşinde koşmamış, aksine ata mülklerini hakkaniyetle yönetip iyi bir ailenin kızı olan Refika Hanım ile evlenmişti. Esasında Refika Hanım'ı ilk gördüğünde pek beğenmemiş, bu fazlaca zayıf kadının pek bir cansız göründüğünü düşünmüştü. Fakat her ne olduysa Refika Hanım'ı gördüğünün gecesi boyunca genç kızı rüyasında görmüş, sabah ilk uyandığında da tek düşüncesi Refika'yla evlenmek olmuştu.

Bu evliliğe tek karşı çıkan Reşat Bey'in validesi Süheyla Hanım idi. O da kocasının ve oğlunun isteklerine boyun eğmiş, zaten Reşat ve Refika evlendikten kısa bir süre sonra da vefat etmişti.

O gün, Refika Hanım ve Reşat Bey'in en küçük oğlu Haluk evleniyordu. Köşkte bunun telaşı yaşanıyordu. Haluk, büyük abisi Adnan'ın karısı Belkıs'ın komşusu Yıldız ile evlenecekti. Bu işi düşünen ve ailenin yeni gelini için Yıldız'ı öneren Belkıs'ın kendisiydi. Her zaman çok konuşkan ve girişken olan Belkıs, Yıldız için "Tam da ailemize uygun bir gelin." diyordu. "Terbiyeli ağzı var, dili yok biri." Diyordu.

Haluk, kahverengi gözlü Yıldız'ı ilk görüşte beğenmişti. Yıldız güzel bir kızdı. Uzun sarı saçlarını Yunan asıllı annesinden, kahverengi gözlerini babasından almıştı. Annesinin dedesi islam'ı seçerek Türkleşmişti.

Yıldız'ın fazla zengin olmayan ailesi ise kızını böyle bir aileye vermeye can atmıştı. Yıldız 21 olmuştu. Daha fazla bekleyemezlerdi.

Yıldız'a gelecek olursak, ailesi kimi münasip görürse onunla evlenecek olmakla beraber kalabalık bir ortamda gördüğü Haluk'u o da beğenmişti. Uzun boyu, siyah kısa saçları ve güzel yeşil gözleriyle Haluk, bir çok kızın evlenmek isteyeceği türden biriydi. Yaşı 30'a yaklaşmıştı. Artık evlenmek çağı gelmişti.

Yıldız fazla kalabalık bir ailede büyümemişti. Bir ablası vardı, o da birkaç sene önce evlenip Anadolu'ya gitmişti. Bu yüzden Reşat Bey'in köşkünde kalabalık bir ailede yaşamak fikri onu ürkütüyordu.

Haluk ve Yıldız'ın düğünü gösterişli oldu. Reşat Bey o kadar zengindi ki, düğünün devam ettiği 3 gün boyunca İstanbul'da aç insan kalmadı denebilirdi.

3 günün sonunda Yıldız, resmen köşke taşındı. İlk olarak Refika Hanım ile Reşat Bey'in ellerini öptükten sonra Haluk'un ablaları, abileri ve onların eşleriyle selamlaştı. Haluk'un yalnızca bir ablası bekardı. Daha doğrusu kocası ölünce dul kalmıştı. Diğer ablasıyla eşi ve abilerinin eşleri hep birlikte bu köşkte yaşıyorlardı.

"Evine hoş geldin kızım." Dedi Refika Hanım ondan beklenmeyecek bir sevecenlikle.

Yıldız, Refika Hanım'dan korkuyordu. Ona karşı hiçbir kötü davranışı olmamış, aksine hep sevgi göstermişti ama Yıldız yine de ondan çekiniyordu. En çok Adnan'ın karısı Belkıs'ı seviyordu çünkü onunla önceden tanışıyorlardı. Yıldız ve ailesi Belkıs'ın ailesiyle komşulardı.

"Hoş bulduk." Diye cevap verdi Yıldız. "Biraz durduktan sonra "Anne." Diye ekledi.

Refika Hanım belli belirsiz gülümsedi. Reşat Bey'e bir bakış attıktan sonra adam sanki bir emir almışçasına toparlandı.

Reşat Bey'in KöşküWhere stories live. Discover now