Bölüm 10

384 57 7
                                    

Bölüm 10

Haluk nasıl da sanki ailesi Yıldız'ı dövmemiş gibi davranabiliyordu inanamıyordu buna Yıldız. Ayağa kalkmasıyla papaz elbisesinin kaybolması bir oldu. Yıldız az önce elbisenin orada durduğundan emindi ancak şimdi yoktu.

"Nereye bakıyorsun Yıldız?" Diye sordu Haluk endişeli bir sesle.

"Orada... Bir şey vardı."

Haluk, Yıldız'ın gösterdiği yere baktı ancak görünürde bir şey yoktu.

"Hala gördüğün rüyanın etkisindesin herhalde. Ne gördün?"

Yıldız'ın Haluk'a rüyasını anlatmak gibi bir derdi yoktu. Üstelik daha kendisi bile çözememişti. "Ne oldu Yıldız? Anlatsana. "

Haluk'un Yıldız'ın halini görmüyormuş gibi üstelemesi sinirini bozmuştu genç kızın.

"Ne mi oldu? Olan şu annen, yengelerin, kız kardeşin hepsi bir olup dövdü beni."

Haluk anlamsız bir yüz ifadesiyle Yıldız'a baktı.

"Ne öyle öküz gibi bakıyorsun? Dövdüler beni diyorum. Üstelik hiç sebep yokken."

"Yıldız... Kusura bakma ama hiç dayak yemişe benzemiyorsun."

"Ne? Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Yüzümün halini görmedin mi?"

"Yüzünün halini her an görüyorum ve Yıldız ve çok güzelsin." Diye cevap verdi Haluk gülümseyerek.

Haluk'un umursamaz tavrı doğru düzgün sinirlenmeyen, uysal yaratışlı bir kız olan Yıldız'ı bile sinirlendirmişti.

Fakat o anda vücudunun da eskisi gibi ağrımadığını fark etti. Sehpanın üzerindeki aynayı alıp kendine baktığında yüzünde tek bir morarmış bir yer bile olmadığını gördü. Haluk'un da dediği gibi gerçekten de dayak yemiş gibi bir hali yoktu. Fakat bu nasıl olabilirdi? O yaralar bir günde nasıl geçmişti?

"Yıldız..."

"Yaralar dün vardı." Diye mırıldandı Yıldız. "Beni dövdüler diyorum sana. Hepsi birden. Tekme, tokat. Bana inanmıyor musun?"

Haluk yüzündeki boş ifadeyle Yıldız'a baktı.

"Bu aralar çok fazla kötü rüya görüyorsun sanırım. "

Yıldız'ın cevabını beklemeden kapıya yöneldi.

"Kendini toparla da kahvaltıya gel. Bu tavırlar sana hiç yakışmıyor."

İnanılmazdı. Yıldız, Haluk gittikten sonra az önce gördüğüne emin olduğu papaz elbisesinin bulunduğu koltuğa baktı. Bomboştu. Hızlıca hahamda bir banyo yaptıktan sonra temiz ve sade bir elbise giydi. Kahvaltıya indiğinde kadınlar sanki Yıldız'ı hiç dövmemişler gibi davranıyorlardı. Masada ek olarak Dürdane de vardı. Yıldız buna şaşırdı çünkü çocuklar onlarla birlikte yemiyordu çoğunlukla.

"İyileştin mi Yıldız?" Diye sordu Kamer. Bunu biraz alaycı bir ses tonuyla dalga geçer gibi sormuştu. Yıldız'ın canı sıkıldı.

"Hasta değildim ki."

"Ortalıklarda görünmeyince öyle olduğunu düşündük. Dedi Reşat Bey kaşlarını çatarak.

Yıldız bakışlarını Dürdane'ye çevirdi.

"Hasta olan Dürdane'ydi. Ben değildim. Ben sadece dayak yedim."

"Hah." Diye güldü Refika Hanım önündeki zeytinden ağzına atarken.

Yıldız midesi bulanarak baktı. Oldum olası zeytinden nefret ederdi.

"Dürdane hasta değildi ki." Dedi Belkıs ters bir ifadeyle.

"Hayır. Hastaydı." Dedi Yıldız karşı çıkarak. "Hatta siz onu benim hasta ettiğimi düşündünüz. Bu yüzden de hepimiz üstüme çullandınız."

"Sen rüya görmüşsün." Dedi Efsun kayıtsız bir ifadeyle.

"Halukcum karına sahip çık. Aklı gidip geliyor." Dedi Ferhan gülerek.

Yıldız kafayı yemek üzereydi. Hepsi de hiç bir şey olmamış gibi davranıyorlardı.

"Siz..."

"Yeter." Diye sözünü kesti Refika Hanım ve keskin bakışlarını Yıldız'a çevirdi. "Sus artık. Bir konudan konuşulmasını istemiyorsak konuşmayacaksın. Kes sesini otur."

"Haluk." Diye fısıldadı Yıldız. Çaresiz bir şekilde kocasının ona yardım edeceğini umuyordu.

"Uzatma artık Yıldız." Dedi Haluk sert bir tavırla.

Yıldız dolan gözlerini oradakilerin pis bakışlarından kaçırdı.

"Dikkat çekmeyi bırak artık." Diye lafa karıştı Hıfzı. Diğerlerinin aksine babacan bir ses tonuyla konuşmuştu Yıldız'la. " Sana daha önce de söylendi. Bu evde senden istenenleri yaparsan çok mutlu olursun."

"Ahhhh." Diye haykırdı o anda bir ses. Halis'ti bu. Tüm vücudu titriyordu adamın.

"Halis abi iyi misin?" Diye sordu Yıldız.

Ayağa kalkıp Halis'e yardım edecek oldu. Haluk durdurdu.

"Bırak. Karışma." Dedi sonra abilerine döndü.

"Adnan abi, Kamer abi Halis abimi odasına götürün."

Tüm vücudu titremekte olan Halis'i kucaklayıp götürdüler. Bu sırada masadaki diğer insanlar istiflerini asla bozmamışlardı. Büyük bir iştahla yemeklerini yiyorlardı.

"Dürdane." Dedi Refika ağzındaki zeytin çekirdeğini masaya tükürdükten sonra.

"Git bana biraz daha zeytin getir."

Dürdane vefalı bir köle gibi kalkıp babaannesinn isteği üzerine mutfağa yöneldi. Bir kaç dakika sonra Adnan ve Kamer de gelmişti.

"Her şey yolunda. " Dedi Adnan masaya otururken.

"Artık karısı düşünsün." Dedi Kamer ona katılarak.

"Zeynep mi? Diye sordu Yıldız gayri ihtiyari.

Hepsi buz gibi bakışlarını ona çevirdi. Sonra Refika Hanım bir kahkaha attı ve cevap verdi.

"Hayır aptal kız. Diğeri."

Reşat Bey'in KöşküHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin