31

12K 995 621
                                    

SELAM BEN GELDİM.

Bu sefer hızlıca geldim. (nah) ya abi ben bu bölümün su açıklamasını yazıp sonra bölüm yazma ilhamımı kaçırıyorum.

Geçen bölüme gelen etkilesim o kadar azdı ki unutulduğumun farkına vardım. olsun suçluyum zaten

Yine de bu bölüm biraz daha yorum istesem. Yavas yavas sona geldik çünkü 😔

hadi bölüme geçelim

Taehyung's pov

Bir anlığına her şey bir uğultudan farksız gelmeye başlamışken gözlerimin önündeki eşime bir korku filminin en trajik sahnesindeymiş gibi bakıyor, kolumda sıkılaşmaya başlayan ince parmaklarına rağmen yerimden kıpırdayamıyordum.

"Seninle tanışma işini erkene almışlar." derken, ne demek istediğini hazmetmem bile birkaç saniyemi almıştı.

"Taehyung, ölü balık...gibi bakmanın zamanı mı!" göğsüme yediğim ufak çaplı bir yumruktan sonra zaman yeniden anlamını kazanmış ve kaldığı yerden akmaya başlamıştı.

Önce telefonu almak için kalkarak resmen koşarak mutfağa doğru ilerlemiştim. Bir an önce doktoru aramam ve boğazımın kurumasını sağlayan bu haberi vermem gerekiyordu.

Hadi ama erken doğmamaları gerekiyordu. Üçünün bile sağlıklı bir zamanda doğduklarında çok büyük riskler ile savaşacakları belli iken şimdi bir anda komplike gelişen bu durum beni benden alıyordu.

Telefonun birkaç çalmadan sonra hararetli bir şekilde açılması ve doktora her şeyi anlattıktan sonra beklediğim şaşırma nidaları olmadığından, bunun o kadar da şaşırtıcı bir durum olmadığının farkına vardım. Belki de bunu bekliyor fakat bizim de kabullenebileceğimiz bir anı bekliyorlardı ama artık çok geçti.

Telefonu hızlıca kapattıktan sonra eşikte ufak bir düşme tehlikesi geçirsem de arabanın anahtarını şifoniyerin üzerinden alarak kapıyı açmış, bebek çantasını kapının dışına bıraktıktan sonra içeride ki acı çektiği her halinden belli olan eşimin yanına dönmüştüm.

"Bir an beni bırakıp gidiyorsun sandım Taehyung. Çocukları da sen doğururdun artık." gülmeye çalışarak söylenirken bir eliyle karnını destekliyor diğeriyle sert koltuğu sıkamadığından bacağına ihanet ediyordu.

"Doğursam keşke Jungkook. Şu acıyı senin yerine çekmeye razıyım." diye mırıldansam da minnet dolu bakışlarının üzerimde dolanmasından belliydi duyduğu. Henüz suyu gelmediğinden sadece ani sancılar vardı fakat yine de yürümesini istemediğim için acı çeken eşimi kucağıma alarak açık olan kapıya doğru ilerledim.

Açık kapıdan çıkarak evin önünde ki arabanın kapısını açmak için Jungkook'u birkaç saniyeliğine ayakları üzerine bırakmış, arka koltuğun kapısını açtığım gibi oraya uzanmasını sağlamıştım. Şu an oturuyor durumda olması sanırım bizim için daha kötü olurdu, bununla ilgili bir fikrim yoktu açıkcası. Adımın ne olduğunu sorsalar söyleyemeyecek durumdaydım.

"Hayatım simdi derin derin nefes alıyorsun ve veriyorsun tamam mı? Bak hadi beraber." ona ayak uydurmak için derin derin nefes alıp veriyorum desem de bahaneydi.

Tanrı aşkına birinin beni de sakinleştirmesi lazımdı!

"Sanki...sanki sen doğuruyorsun!"

Teknik olarak doğurmasam bile tüm acılarını göğsümde ve mühür ortada olmasa bile bedenimde hissediyorsam ben de doğuruyorum demektir ama bunu şu an biricik eşime söylememe gerek yoktu.

Lost Love | TaekookWhere stories live. Discover now