4. Bölüm: "Kolye"

26 2 5
                                    

4. Bölüm: "Kolye"

HELEN

Helen Blake duyduğu tıkırtılar üzerine gözlerini araladığında karşısında bulunan yataktaki oda arkadaşı Nora Gray ile göz göze geldi. İki kız da sinirle dişlerini sıkmaktaydı çünkü her sabah olduğu gibi Alexis Bones onlardan önce uyanmış ve hazırlanırken büyük bir gürültü çıkarıyordu. Odadaki dördüncü kişi Fleur Macnair ise bütün bu kargaşa rağmen uyumaya devam ediyordu.

"Merlin aşkına, sessiz ol biraz!" Helen yastığının altına koluna geçirmiş kulağının üstüne bastırıyordu, hala uykusu vardı ve bütün kemiklerinin ağrıdığını hissediyordu, Alexis biraz daha gürültü çıkarmaya devam ederse yataktan kalkıp onu lanetleyebilirdi.

"Yeterince sessiz olmaya çalışıyorum zaten. Ayrıca iksir dersi başlamak üzere. Saat dokuza çeyrek var, uyuduğunuz için kahvaltıyı kaçırdınız, hepiniz." Kız aceleyle sırt çantasını omzuna takmaya çalışıyordu, bu esnada ayağını dolaba vurmuştu ve elindeki kazanını büyük bir gürültüyle yere düşürmüştü. Fleur yattığı yerden sıçrarken Nora sinirle elini başucundaki komodine vurmuştu. Helen bir hışımla ayağa kalktığında Nora da onun gibi yataktan bir anda fırlayıvermişti. Alexis kazanını hızla yerden alıp "Derste görüşürüz, k...kızlar!" diyip koşar adımlarla odadan çıkmıştı.

O çıktıktan sonra üç kız kısa bir süre sessiz kalıp kendi aralarında bakıştılar. Helen bu bakışmaya son vererek banyoya gidip yıkanmış ve üstünü giymişti. Odayı paylaştığı arkadaşlarıyla pek iyi geçindiği söylenemezdi. Fleur, Helen için fazla neşeli ve iyimser bir kızdı. Her dönemin başında kız yanına gelir ve o yaz yaptıklarını anlatırdı. Bu yaz Muggle sporlarından golf oynamayı öğrendiğini ve babasıyla oynadığı oyunlarda onu yendiğini bir hevesle anlattığında Helen gözlerini kısarak ona bakmış ve kızın bütün enerjisini emen bir ifadeyle "Ah Muggle sporları çok sıkıcı değil mi? Her seferinde uzağa giden topu kendin alman gerekiyor." yorumunu yapmıştı. Buna benzer dialoglar ikili arasında her dönem geçerdi ve Fleur hala Helen'e bir şeyler anlatmaktan vazgeçmemişti.

Alexis'e gelince Helen'e göre tam bir ahmaktı! Sabahları çıkardığı gürültüden, sürekli bir şeyleri döküp saçmasından, konuşurken bağırmasından kelimenin tam anlamıyla nefret ediyordu ve sürekli onunla kavga ediyordu. Dördüncü sınıfın sonlarına doğru Alexis, Helen'in özenle yaptığı, masasının üstünde durmakta olan yağlı boya resmin üzerine balkabağı suyu döktüğünde Helen o kadar sinirlenmişti kızın yazmak için üç ay uğraştığı karanlık sanatlara karşı savunma ödevini yırtıp parçalamıştı. Sonrasında aralarında küçük bir düello gerçekleşmişti ve kendilerini Dumbledore'un odasında bulmuşlardı. Helen bu yıl bina başkanı olduğu için sinirlerine hakim olmaya özen gösteriyordu ve kimseyle düelloya girmemek için özel bir çaba sarf ediyordu.

Son olarak Nora vardı. Nora sessiz ve soğuk bir kızdı. Odada varlığı ve yokluğu arasında hiçbir fark olmazdı. Doğru düzgün hiç arkadaşı yoktu yalnızca dergide çalıştığı insanlarla arada bir konuşurdu. Yalnız kalmış değil de yalnızlığı tercih etmiş biriydi. Başta Slytherin olmak üzere diğer binalardan da onunla tanışmak isteyen birçok erkek vardı zira Nora oldukça güzel, dikkat çekici ve akıllı bir cadıydı. Helen onunla da anlaşamazdı. İnsanlarla konuşmak için adım atan taraf hiçbir zaman Helen olmamıştı. Nora'dan da böyle bir adım gelmeyince iki kız sadece aynı odada kalan ama birbirlerini tanımadan beşinci yıla kadar gelmişlerdi.

Helen sırt çantasının içine parşömenini ve tüy kalemini koyup standart boy olan kazanını eline aldı. Odadan çıkıp yatakhanenin koridorlarında usulca yürüdü. Erkekler yatakhanesinin önüne geldiğinde beklemeyi düşündü ama sonra bundan vazgeçerek hızla merdivenleri indi. Saat epey geçti ve dersin başlamasına üç dakikadan daha az bir süre kalmıştı. Muhtemelen beşinci sınıf öğrencilerinin hepsi çoktan çıkmıştı. Ortak Salon'dan çıkıp zindanlarda yürümeye devam etti ve iksir dersliğinin önüne geldi. İçeri girdiğinde gözlerini sınıfta gezdirdi. Dersi Gryffindor öğrencileriyle birlikte alıyorlardı. Annabel'i gördüğünde yanına doğru ilerleyip kazanını tezgahın üstüne koydu. "Hepsinden nefret ediyorum." diye fısıldamıştı arkadaşına.

Mavros || Harry PotterWhere stories live. Discover now