Kırık parmak

44.4K 2.7K 1.6K
                                    


Aradan iki hafta geçmişti. Linus bu iki hafta içersinde normal oyuncak gibi öylece duruyordu. Canım çok sıkılıyordu. Resmen beni korkutmasını özlemiştim. Ah yalnızlık...

Odama gittim ve Linus'u aradım. Buldum ve kucağıma aldım.

" Linus, arkadaş olalım dedik heykel değil.Tık yok iki haftadır. Sen hayırdır? Aksiyon istiyorum, korku istiyorum" Söylediklerim bir kulağından girip diğerinden çıkmıştı. İçersine giren cin kaçmıştı herhalde.

Ben gerçekten delirmiştim. 

Onu bir kenara koydum ve mutfağa gidip bildiğim tek yemek olan noodle yapmaya başladım.

Daha sonra biraz film izledim. Bu gün işten erken çıktığım için kendime bolca vakit ayıra bilmiştim.

Saat çoktan on iki olmuştu. Ben de kalktım ve odama gidip pijamalarımı giydim. Daha sonra yatağa uzandım ve tam gözlerimi kapatmışken mutfaktan büyük bir gürültü koptu.

Al sana aksiyon diye fısıldadım kendi kendime.

Parmak uçlarımda mutfağa gittim ve kapıdan içeri baktım. Bir kaç çatal bıçak ve tabaklar düşmüştü. Linus diye tahmin ettiğim kişi ise sandalyede arkası dönük bir şekilde oturuyordu.

"Merhaba"dedim yanına kaplumbağa hızıyla yaklaşarak. Cevap ve ya hareket yoktu. Yanına geldim ve karşısına oturdum. Kafasını eğmişti. Karanlıktan görebildiğim kadarıyla gözleri tıpkı oyuncak hâli gibi simsiyahtı. Bu yüzden nereye baktığını kestiremiyordum.

Gözlerinin önünde elimi salladım ama yine hareket yoktu.

"Oyuncak hâlin bile daha fazla haraket ediyor"dedim fısıldayarak. Bir tepki vermedi.

Ellerimi kaldırıp tam yüzüne dokunacakken bir anda elimi tuttu ve sıkmaya başladı. Acıyla elimi ondan kurtarmaya çalıştım ama gerçekten çok kuvvetliydi. Parmaklarımı kıracak gibi sıkıyordu ve birden gelen kemik kırılma sesi.

O gerçekten de tam üç parmağımı kırmıştı. Daha önce hiç bu kadar acı hissetmemiştim. Avazım çıktığı kadar bağırıyor ve ağlıyordum. Ama sanki sesim çıkmıyordu.

Daha fazla dayanamadım. Gözlerim karardı ve kendimi karanlığa teslim ettim.

Uyandığımda hâlâ mutfaktaydım. Ellerimin dayanılmaz acısı yüzünden ani bir çığlık attım.

Linus ortalıkta yoktu ve umarım bir daha da gelmez. Ne düşünüyordum ki zaten? Gerçekten aptal gibi davranıyordum. Mutlaka ondan kurtulmanın bir yolu vardı. Ancak ben hiç bir şey yapmıyor bu da yetmişyormuş gibi resmen 'gel beni öldür' diyordum.

Zar zor kendimi toparladım ve müdüre işe gelemeyeceğimi söyleyip hastaneye gittim. Ellerimi röntgene saldılar. Tahmin ettiğim gibi üç parmağımın kemiği kırılmıştı. Elimi sargıya sardılar ve ağrı kesici verdiler.

Tekrar eve geldim. Elimin acısı biraz hafiflemişti ama hâlâ çok acıyordu.

Yatak odasına gittiğimde Linus ordaydı. Umursamadım ve yatağa uzanıp uyumaya çalıştım. Ama elimin acısı git gide artıyordu. Ağrı kesici hiç etki etmemişti.

Gözlerim dolmuştu ama ağlamamak için de ayrı bir çaba gösteriyordum.

Acı ile yatakta kıvranıyordum. Birden arkamda birinin varlığını hissedince korkarak dönüp baktım. Linus ayakta durmuş ifadesizce bana bakıyordu.

Yatağa oturdu ve kırık olan elimi tuttu. Korkuyla geri çekmeye çalıştım ama bırakmadı.

"Lütfen bırak. Yalvarırım sana" Beni dinlemedi ve elimdeki sargıyı açtı. Ben bu sefer de direk bileğimi kıracak diye düşünürken bir anda kırılan parmaklarımı okşamaya başladı ve nasıl olduysa bütün acı gitti. Ciddi ciddi hiçbir şey olmamıştı sanki.

Ayağa kalktı ve odadan çıktı. Arkasından öylece bakakaldım.

Amacı neydi bilmiyorum. Nasıl bu hâle gelmişti bilmiyorum. Onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum ama öğrenecektim. Er ya da geç öğreneceğim.

LİNUS (Tamamlandı)Where stories live. Discover now