ARAF/3 " MÜHÜR LANETİ"

2.9K 113 39
                                    

Merhaba Siriuslarım!
Gökyüzünün en parlak yıldızları yeryüzüne inerek kitaplarımı okuduğunuz için aşağıdaki yıldızı parlatmayı unutmayın

Dumanlı bir gecede iki katlı eski bir evin dışındaydım. Evin pencereleri esen rüzgarla uğultulu bir şekilde açılıp kapanıyordu. Yukarı kata doğru baktığımda ise sağ tarafta bir odada cılız bir ışık yanıp sönüyordu. Beni çağırıyor gibiydi. Ürkek adımlarla evin eski kapısının önüne geldim ve kapıyı açmaya çalıştım. Evin içini dolduran gürültüyle kapı sonuna kadar açıldı. Yukarı kata çıkan ahşap merdivenlere geldiğimde yine onun varlığını etrafımda hissetmiştim.

O buradaydı...

Yavaş yavaş her bir basamağı katettiğimde ardımdaki kapı çarpılarak kapandı. Etrafın karanlığını ay ışığı bir nebze olsun aydınlatıyordu, ben de bu ışığı takip ediyordum. Benim her adımımla birlikte kulağıma fısıltılar gelmeye başlıyordu ama ben aldırış etmiyordum bu sesleri. Odaya vardığımda eski bir yatak ve masa gördüm. Sıvası akmış duvarlar vardı ve bu ürkütücü yere korkunç bir hava katıyordu.

Aşağı kapının açılıp kapanma sesi kulağıma geldi. Az önce kapanan kapı şimdi birinin geldiğini haber ediyordu anlaşılan. Adım seslerini dahi duyuyordum. Gelen kişiyi görmek için merdivenlere doğru bakarken uzun boylu, kalıplı bir insan silüeti gözlerimin içine bakarak yatağa geçti. Beni gördüğüne emindim ama beni görmemiş gibi yanımdan geçip gitmişti. Beni görmüş müydü acaba?

Evet, eminim görmüştü.

O yatağa doğru yönelince gözüm yatağa takılı kaldı. Daha önce fark etmediğim bir insan yatağın üstünde gelinlikle uzanıyordu lakin yüzünü seçemiyordum. Silüet, kızın avcunun içini açtı ve sanki ben göreyim diye ayın ışık saçtığı tarafa doğru döndürdü. Kızın avcunun içine kına yakılmıştı. Yavaş bir hareketle kızın bileğini dudaklarına götürdü ve öptüğü sırada kızın bileğinde odayı aydınlatacak şekilde kordan bir mühür oluştu. O an ortam ısınmaya başladı, bir yandan da sıcak bir meltem odaya doluştu. Büyük bir felaketin ortasında kalmış gibiydim.

Silüet hala yatakta yatan kıza doğru dönmüş dururken:

"Bundan sonra karımsın." dedi. Ardından yüzünü bana doğru çevirdi ve korkunç bir şekilde gülümsedi.

"Öyle değil mi karıcığım?" diyerek bana yaklaşmaya başladı. O bana her adım attığında yüzü karanlıktan korkunç bir yaratığa dönüşüyordu. Ağız kenarları yırtılıyor, göz çukurlarından kan damlaları yere akıyordu. Derisi kesikler ve yaralarla doluydu. Kirle karışık kanlı elleri pençeye benziyordu.

O bana yaklaştıkça geri gitmeye başladım. Beni gördüğüne emin olmuş fakat odadan çıkmamıştım. Şimdi ise kendime lanet ediyordum. Bir anlık boşlukla yataktaki kıza anlık olarak baktığımda ise hayatımın şokunu geçirdim. Orada ben yatıyordum!

Arkamda merdivene ulaşmak için hızla giderken mesafeyi tam ayarlayamadığımdan ölçüsüzce geri adımlamaya başladım. Bir yandan da karşımdaki ateş gözlü mahlukattan gözlerimi ayırmıyordum derken ayağım boşlukla buluşurken merdiven pervazlarına çarpıp yere düştüğüm sırada gözlerimi kapatıp çığlık attım. Bir kattan düşüyor değilde uçurumdan atlıyor gibi uzun bir düşüş olmuştu. Kalbim hızlı hızlı çarpıyor düşmenin etkisiyle rüzgar saçlarımı alıp götürüyordu. Tam bu sırada birilerinin bana seslendiğini duydum ve gözlerimi açtım. Annemler başımda telaşla bana sesleniyorlardı.

Rüyadaymışım...

Hayır böyle rüya olmazdı. Bu tam tamına bir kabustu. Uzun süre etkisinden çıkamayacağım belliydi. Kendime geldiğimde ailem neden çığlık attığımı sorduklarında onlara kabus gördüğümü söyledim ve odadan dışarı çıkarttım. Daha fazla onların meraklı sorularına maruz kalamazdım.

Bileğim sızlamaya başlayınca kaşıdım. Daha fazla dayanamayıp pijamamın kolunu sıyırdım. Böcek ısırmıştır diye açtığım koluma bakarken gördüğüm şey karşısında çığlık atmamak için zor duruyordum. Rüyamda gördüğüm gelinin -yani benim- kolundaki mühür şimdi benim kolumdaydı. Rüya aleminden nasıl gerçeğe gelmişti bu mühür?

Bir sürede odamda telaşla volta attım. Neden böyle bir rüya gördüğümü ve anlamının ne olacağını düşündüm. Sürekli sızlıyan koluma baktım çok derin ve değişik bir yaraydı. Daha fazla dayanamayıp hemen kalkıp banyoya gittim. Aynaya bakmamaya çalışarak suyu açtım ve dakikalarca tırnaklarımla derimi kazıya kazıya yıkadım. Ama nafileydi, bir türlü çıkmadı yara. Sinirlenerek aynaya baktım. Eğer burda olursa ve görürse diye sinirimi aynaya bakarak çıkardım. Çünkü hissediyordum yalnız değildim. Kendime odaklanmış dururken yansımam bir anlık da olsa sinsice gülümsedi ve tekrar eski haline döndü. Kalakalmış bir halde orada dururken iç sesim daha fazla banyoda durmamam gerektiği söyledi.

Belanın büyük olduğunu anladığımda yatağıma yöneldim. Ben odama girmeye hazırlanırken annem de beni kontrol etmek amaçlı odasından çıkıyordu. O görmesin diye pijamanın kollarını iyice çektim. Rahat bir tavır takındım.

"Kızım sen daha uyumadın mı? İyi misin?" Meraklı gözleriyle beni inceliyordu.

"İyiyim anne tuvalete kalkmıştım, birkaç gündür kabus görüyorum." Annem sıkıntıyla iç çekti. Halime üzülmüştü.

"Buraya alışamadığın içindir, bir iki güne geçer. Hadi yatağına geç annecim." dedi ve bana sarıldı. Elleri sırtımı sıvazlarken gözü ıslak kollarıma takıldı.

"Kızım sen çocuk musun bu kollarının hali ne? Uyumadan önce hemen değiştir üstünü." deyip bileğimi tuttu. Teninin değdiği yer tam da yaranın üstüydü ve onu görürse başım belaya gireceğinden bır hışımla annemin yanağını sulu sulu öptüm ve odama kaçtım.

"E be kızım! Kaç yaşına geldin şu öpücük huyundan vazgeçemedin be annem." diyerek yanağını siliyordu.

Onu atlatmanın vermiş olduğu adrenalin ile kalbimdeki yükü es geçip yatağıma geçtim ve bütün gece dua okuyup yüce rabbimden yardım istedim. Yarın zaten hocanın yanına gidecektim, o zaman anlatırdım ona...

BÖLÜM SONU...

A R A FWhere stories live. Discover now