Bölüm 2🤎

246 17 11
                                    

Merhabaaaa

Sizleri çok çok öpüyorumm

_________________________________

Aşk için ölmeliydi peki ya aşk için gitmeli mi?

Atlas, canımdan çok sevdiğim o çocuk. 4 yılımı verdim ben ona. Evet, biliyordum beni asla sevmeyecekti ama ben onu deli gibi seviyordum. Öyle çok canım acıyordu ki sadece bir kere adımı söylesin istiyordum..

Şimdi ise trendeydim. Saat gece yarısını çoktan geçmişti ve ben önümdeki kalabalığın gitmesini bekliyordum inmek için.

Bu saate bir taksi bulabilir miydim?

Abim beni nasıl karşılardı?

Tahmin edebiliyordum. İstemeyecekti, beni hep anne ve babamın günahı olarak görüyordu. Ona asla bir suç yüklemiyordum. Beni kimse sevmiyordu onun da sevmiyor olduğunu biliyordum elbette.

"İzninizle" dediğimde adımlarımı basamaktan atıp hızlıca istasyonun açık havasını soludum.

Hızlıca boş banklardan birine oturup internetten bir taksi numarası çevirdim.

İstasyonda olduğumu söyleyip en erken sürede gelmelerini rica etmiştim.

Hızlıca Mine teyzeye Ankara'da olduğuma dair kısa bir mesaj yazıp telefonumu kapattım.

Bir süre sonra bir numara beni aradığında taksinin geldiğini anlayarak hızlıca taksiye yürümüştüm.

Şoför valizi bagaja yerleştirip adresi sorduğunda lojmanın adresini vermiştim. Buraya çok uzak olmadığını biliyordum. Umarım abim evdedir...

"Geldik hanımefendi" dedi şoför. Hızlıca ücreti ödeyip şoför yardımıyla valizimi aldım. Lojman girişinde nöbet tutan askerlerin yanına yürüdüğümde tuhaf hissediyordum. Belki de abime biraz kendimi acındırmam lazımdı. Bilmiyordum!

"İyi geceler" dedim. "İyi geceler hanımefendi, buyrun?" dedi içlerinden biri. "Mirhat Karhan'nın kız kardeşiyim de" dediğimde aslında nasıl konuşmam gerektiği hakkında gram fikrim yoktu. "Bize geleceğiniz hakkında bilgi gelmedi, kimlik alabilir miyiz?" dediğinde telefonumun arkasından çıkardığım kimliği ona uzatırken "sürpriz yapmak istemiştim" dedim gülümseyerek.

"Biraz bekleyin lütfen, kendisine haber vermemiz lazım" dediğinde karnıma bir ağrı girmişti. "Elbette" dedim. Abimin numarası yoktu bende.
Asker telefonu çıkarıp aradığında ve bu saate aradığı için özür dilediğinde ben esen soğuk rüzgara rağmen terlediğimi hissettim.

"Buyrun, arkadaşım size eşlik edecek" dediğinde ben seslice yutkunmuştum. Teşekkür ederek asker ile içeriye girdim. Büyük lojman bahçesinde bir kaç asker vardı. Yanımdaki asker onlara selam verince kısa bir konuşma başlamıştı aralarında.

Büyük binadan içeriye girdiğimizde doğruca asansöre yöneldi "komutanım sizi bekliyor, gideceğiniz kata bastım ben hanımefendi. İyi geceler" dediğinde cevap vermemi beklemeden gitmişti. Elimdeki valiz ile asansöre bindim. Kapı kapanınca gözlerimi kapattım.

Kızacak ve geri göndermek isteyecekti.

Yatılı bir okul bulabilirdik belki?

Asansör durduğuna dair sinyal verdiğinde ve kapı açıldığında tam karşı dairenin kapısına yaşlanan abimi gördüm.

Uzun boyu, kumral saçları ve fit vücudu ile elindeki siyah kupayı dudaklarına götürdü. "Ne işin var burada?" dedi. Bana yıllar sonra kurduğu ilk cümlenin bu olması can yakıcıydı çünkü onu en son 7 yaşımda görmüştüm.
"Abi" dediğimde kaşları havalandı "haber vermeden neden geliyorsun?" dedi. Haklıydı "özür dilerim" dedim. "Geç içeriye" dediğinde benimle bu kadar uzun konuştuğu için şükür etmem lazımdı.

Sev Beni Where stories live. Discover now