5.Bölüm: Cadıya Karşı

41 1 0
                                    

Yere yığıldım. Tad masanın üstündeki telefonu iterek yere düşürdü. Tam da önüme düşmüştü telefon. Tuşların üstünde zıplayarak hastaneyi aradı. Açtılar. Zar zor konuşabildim. 3 dakikaya ambulans gelmişti. Yanlarında polisler vardı. -Burayı bana Tad anlattı.- Artık baygınmışım. Aşağıda polisler kapıyı kırmışlar. Sonra ambulans beni ve Tad'i alıp götürürken polislerde bu tuzağa bakıyorlarmış. -Yine kendi anlatımım.- Gözümü açtığımda hastanedeydim. Biraz inledim. Çok uyumuş gibiydim. Doktora sordum: "Kaç saattir uyuyorum?". Doktorun cevabı benim gözlerimi fal taşı gibi açmıştı: "3 gündür.". 3 gündür uyuyordum he. Neyse artık hayattaydım ve tedavimde bitmişti. Önemli olan buydu. Tad ile eve gittik polisler hâlâ arama tuzağa bakıyorlardı. Ben uyurken 3 gün buraya sürekli gelmişler. Polislere tüm her şeyi anlattık. Onlar bize ne kadarda işi onlara bırakmamız gerektiğini söylese de onları dinleyen kim!

Saat 02:32 olmuştu. Tad ile hazırlandık ve p*ç cadının şatosuna doğru yola koyulduk. 1 gün sonra çarşı gibi bir yere geldik. Biraz yiyecek aldık. Burada ne ararsak vardı. Çıkışta bir tane adamın bir lağım kapağının içine girdiğini gördük. Çok iğrençti. Biz de girdik. Adam kadının çaylarını alıyordu. Büyücüydü bu. Sihirli malzemeler satıyordu. Ve tertemiz bir odaydı burası da. Büyücünün karşısında oturan Stark eski dostumdu. Büyücüden bir miktar sihirli malzeme aldık. Ve Stark'ı da yanımıza alıp yola devam ettik. Gelmiştik. Stark: "Ee şato nerde?" dedi. "Tam altında duruyorsun." dedim. Stark hemen geri çekildi ve: "Dikkat et üstümüze düşebilir!" dedi. Bir tebessüm ettim. Uçma iksirimizi içtik ve göklere çıktık. Şuanda "Ooh ne âlâ, burada Bihter intihar etsin sen orda seviniyormuş gibi uçuyorsun!" demeyin. Bu iksir süreli. 1 dakika sonra uçman bitiyor. Bu çok tehlikeli bir şey. Ve bu arada Beşir de öldü, hatırlatayım. Giriş kapısının önünde iki tane şövalye vardı. Aah, Kahretsin! Bunları akıl edemedik. "Kendi adına konuş!" diye alay etti Stark ve cebinden iki tane lazer silahı çıkardı. "Vay canına! Bunları ne kadara aldın?" dedim. "Ehueheuhe, Sadece 1.000cik dolara." dedi. "O paraya gider- Iıı... gider- Iıı... şey... Neyse söylemeyeyim şimdi.". "Pçrjuuuvv, Pçrjuuuvv!" ikisini de indirdi. Hemen hızlıca koştuk sadece 20 saniyemiz kalmıştı, sonra aşağı düşecektik. Bu kapı ya içerden açılır ya tırmanılır ya uçulur ya da..." Tad'in suratına pis pis gülümseyerek baktım. Tad korkmuş bir tavırla yüzüme bakıyordu: "Oov hayır!" dedi. Tad'i omzumdan elime aldım ve şatonun içine fırlattım. 5 saniye ve kapı açıldı. 10 saniyemiz kalmıştı. Diğer beşincisini konuşarak, koşarak ve Tad'i atarak geçirmiştik. 5 saniye koştuk. Ve 5 saniye kala içeri girdik. Cadı bizi duymuş olmalıydı. Bir band sesi duyuldu: "5 saniye, 3, 2, 1" Tam o sırada koşarak şatonun alt katındaki pencerelerinden birine atladık. Demirlerine sımsıkı yapıştık. "0." dediğinde band ses yerlerden dikenler çıktı ve bununla birlikte birkaç küçük patlama oldu. İyi ki pencereye tutunmuştuk. İlk kattaki pencereler demirliydi ama diğerlerinde aşılacak bir zorluk yoktu. Uçma sihrimiz artık bitmişti. Yeteneğimize ve diğer malzemelerimize gelmişti sıra. Tırmandık ve 2. kattaki pencerelerden birine çıktık. Camı kırarak içeri girdik. Hemen nano teknoloji elbiselerimizi kullandık ve tüm vidudumuzu sardık. Tad Benim zırhımın içine girmişti. Böylece kaybolamayacaktı. Cadı tavandan sarktı. İnce ve cırtlak bir ses ile: "İhh ihh ihh ihh iiihhh. Beni çok sinirlendirdiniz küçükler. İhh ihh ihh ihh iiihhh.". Bu sesi sevmiyorduk. Nano teknoloji zırhlarımız olmasaydı kulaklarımızın içine Sanki 50 metrelik dev ve her tarafında diken olan bir yılan girmiş olacaktı. Bu duyguyu daha önce yaşamıştım. Ve bu yüzden sesinin namuslu sülalesi kalmamıştı. Arkamızı döndük ve cadıya birer tane yapıştırdık. O şiddetle yere yapıştı. Şaşkın ve bir hâyli öfkeli ifadeyle suratımıza baktı. Süpürgesini bir geçirdi, iyi geçirdi. Resmen duvara uçtuk. Çarptık ve düşerken yer açıldı ilk kata düşüyorduk o yer de açıldı (Bu ne lan böyle?) Yer altına düştük. Taşlar, kayalar... doğal bir yer altıydı. Stark'ın yükseklik korkusu vardı bunun sayesinde bir sürelik baygınlık geçiriyordu. Stark'ı uyandırmayı denedim ama uyanmadı. Derken cadı ikimizin de ensesinde tuttu ve bir güzel bağladı. İkimizde sandalyedeydik. Tad zırhımdan çaktırmadan çıkmıştı. Ve kendi zırhı içinde kaçmıştı. Yarım saat sonra cadı bizi tavandan büyük bir kazanın içine doğru indiriyordu. O sırada duvar kırıldı ve içeri polisler ile birlikte Tad girdi.

2 saat sonra artık her şey yolundaydı. Ben, Tad ve Stark evdeydik. Saat 00:22 idi. Stark'ı evime davet etmiştim. Bu gece bende kalacaktı. "O p*ç cadıya ne oldu?" derseniz: O p*ç cadı yarın idam edilecek. Artık huzurla bu hikâyemi de yazdım. Gelecek bölümde nasıl bir hikâye yazacağımı ben de çok merak ediyorum.

DEVAM EDECEK...

Dehşet!Where stories live. Discover now