ছয়

49 6 0
                                    

O gece güneş kendisini gösterene, bu koca şehir canlanmaya başlayana kadar ikimizde uyuyormuş numarası yaptık, ikimizde bunun farkıdaydık çünkü ne benim uyumaya cesaretim vardı ne de onun ya da gözlerimizi açıp karşılaşmaya gücümüz. Ama tam şafak vaktinde Ashton yattığımız yerden hızlıca doğruldu. Gözlerimi araladığımda dirseklerini dizlerine yaslamıs elleriyle yüzünü kavramış derin derin nefesler alıyordu. Beebat ve gücenmiş hissettiğini biliyordum, o da beni aynı durumda görmüştü. Hissettiklerini ancak ben anlayabilirdim ama yine de ağzımı açıp ona önemi olmadığını söyleyemeyecek kadar korkaktım fakat şu an benden daha çok korkan birisi vardı. Kendimi düşünmemin hiç gereği yoktu. Bu yüzden yattığım yerde yavaşça toparlandım, sesimi duyduğu anda kıpırdanmayı kesip olduğu gibi donuvermişti.

Bazı zamanlar ne yapacağımı bilemez bi halde olurdum bu şekilde bir çok şeyi kaybettiğimde olmuştu işte bu zamanlardan benim hayatımda oldukça fazla vardı. Elim ayağım yine birbirine dolanmıştı, iplerim yine beni esir almak istiyordu. Ama bu sefer onlara izin vermek istemiyorum onun bana yardım ettiği gibi bende ona yardımcı olmak istiyordum. Ama tek yapabildiğim adını fısıldamaktı.

"Çok korkmuş..olmalısın."ikimizin de kalbini kıran bir iki kelime döküldü sessizce dudaklarından. Sesinde ki tını o kadar üzüntü doluydu ki vücudumun heryerinde hissetmiştim. Artık adım atıp onu sakinleştirmek için birşeyler demem birşeyler yapmam gerekiyordu.

Bacaklarımı öne atıp yanına oturdum ve kendi korkularımı bi kenara atıp gözlerinin içine doğru baktım. Gözlerini masanın üzerinde ki su bardağına kilitlemişti. Bana bakmamakta ısrarcıydı. Kendisini o kadar sıkıyordu ki yumrukları bembeyaz olmuştu. Hiç düşünmeden elimi hızlıca elinin üzerine attığımda, aklıma dün gece bana sarılışı geldi. Birisine ihtiyacı vardı ve o bendim bu yüzden beklemeden sessizce konuştum,

"Senin için korktum, başka birşey değil."elimin altında ki elini biraz daha sıktım. Ne olursa olsun sessizce durmaya devam etti. Ve bu beni çileden çıkartıyordu, rolleri değişmiş gibiydik. Sessiz kalan o idi ses yapan bendim.

"Ashton sorun değil, lütfen."üstelemeye devam ediyorken yavaşça başını bana çevirmesi tüm kelimelerimi ağzıma tıkmıştı.

"Özür dilerim, asla sana zarar gelsin istemedim."sesi çatallamaya başladığında gözlerinde yaşlar birikmeye başladı.

"Elbette beni incitmeyeceğini biliyorum Ashton. Lütfen daha fazla üzülmeyelim, tamam mı?"kaşlarımı kaldırıp elimin altında duran elini ellerimin arasına aldım. Bu ona cesaret vermiş olmalı ki ardından gelen saniyede bana sarıldı.

&

O günden sonra Ashton'ı bir daha ki toplantımıza kadar ne görmüştüm ne de haber almıştım. Bu iki gün boyunca başına gelebilecek tüm olasılıkları düşünüp durmuştum. Onunla o gece o şekilde bulunmak onun hakkında ne kadar yanlış düşündüğümü, ne kadar bencilce davrandığımı anlamama yardımcı olmuştu. Düşüncelerim her zaman beni haklı çıkarsa bile, bu sefer, Ashton hakkında haklı değillerdi. Onun hastalığı hepsinden beterdi. Diğerleri sadece kendilerine zarar verirken Ashton etrafındakilere de zarar verebiliyordu. Ve bunun ağırlığı altında olmaktansa yanlızlığı seçmişti. Ve yanlız kalmak onun kişiliğine çok zıt bir terimdi, aynı benimle zıt karakterde olduğu gibi. Ve tüm bunlara rağmen ruhumun onu kabul ettiğine inanmak benim sınırlarımı zorluyordu. Ve şimdi iki günün ardından onu tekrar görebileceğim için biraz garip hissediyordum, ve toplantıda söyleneceklerin Ashton'ı rahatsız etmesinden korkuyordum.

Salonun kapısını açıp içeri girerken göz ucuyla tüm sandalyeleri inceledim ama bu arayışım olumsuz sonuçlanmıştı. Henüz gelmemişti bu yüzden her zaman olduğu gibi sessizce sandalyeme otururken bana gülümseyen Yasmin'i farkettim.

Has llegado al final de las partes publicadas.

⏰ Última actualización: Sep 21, 2019 ⏰

¡Añade esta historia a tu biblioteca para recibir notificaciones sobre nuevas partes!

atelophobia // afi [a.u]Donde viven las historias. Descúbrelo ahora