"i'm gonna drive you through the night, down the hills"

962 94 25
                                    

Ah, Calum.
Sana nasıl da aşıktım. Nasıl da gözlerinin içine bakarak dudaklarından dökülen her bir kelimeyi aşkla dinliyordum.

~

O kadar çok sigara içiyordun ki ciğerlerinin acı içinde kıvrandığını, sadece telefonun diğer ucundan bana ulaşan hırıltılı nefesinden anlamak mümkündü. "Yani," dedin duraksayıp ve birkaç saniye sonra sigaranın dumanını üfledin. "Beni gerçekten affedecek misin?"

Derin bir iç çektiğimde "Nancy," dedin konuşmana devam edip. Telefonun diğer ucundan sesler gelirken odandaki balkona çıktığını biliyordum. Uyuyamadığında, keyfin kaçtığında ya da bir şeyler seni sinirlendirdiğinde hep oraya sığınırdın. "Lütfen. Sana yemin ettim, hem de yüzlerce kez. Ve yine ediyorum. Söz veriyorum sevgilim, o güzel yüzün için söz veriyorum ki bir daha asla olmayacak."

Sana inanacak kadar aptal bir aşıktım. Sen ise bunu kullanacak kadar duyarsız.

Sonumu getireceğine inanmıyordum, Calum. Bana o kadar güzel gülümsüyordun ki, bana karşı en ufak bir zarar verebileceğine bile inanmayı reddediyordum. Yapacağını bile bile sadece kendimi kandırıyordum ama bu olacakları değiştirmeyecekti. Keşke değiştirseydi, keşke yaptığın hatalar sevgimin bile örtemeyeceği kadar büyük olmasaydı.

"Pekala." dedim zorlukla, bunu kendime nasıl yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Tek düşündüğüm, eğer öleceksem bile celladımın sen olması gerektiğiydi. Saftım, Calum çünkü hala ikimize inanıyordum. "Ama ikincisi asla olmayacak. Çünkü ne özürlerin ne de başka bir şey, ikincisini hiçbir şey telafi etmez."

"Asla, Nancy. Tanrım... Seni çok seviyorum. Bir daha asla olmayacak."

Çok iyi yalan söylüyordun, Calum. Sadece bana değil. Kendine de.

///
Gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederim, sizi seviyorum :')

nightcall | hoodWhere stories live. Discover now