BOZKURTLAR

689 33 0
                                    

Atın üzerinde, dört nala dağın tepesine gidiyordu. Ulumalar kesilmiyordu. Önünde de bir Bozkurt. At onu takip ediyordu. Dağın tepesine çıktıklarında bozkurt çok yakışıklı, güçlü, dudaklarından sarkan bıyıklarıyla bir gence dönüştü. Asena ağzını açıp birşeyler diyecekti ki, o genç eliyle durdurdu. Etrafına baktı Asena. 9 büyük kaya vardı. Genç ellerini yukarı kaldırınca kayalar büyük bir gürültü ile yarıldı. Hepsinin içinden farklı insanlar çıktı. Hepsi farklıydı. Kimisi zenci, kimisi masmavi gözlü, kimisi gözlerine kadar örtüyle kapalı. Ancak biri vardı ki, çekik gözlü, sarkık; hilal bıyıklı... Kanı sadece ona ısınmıştı. Tekrar etrafına baktı, hepsinin elinde silahlar, kimi ok-yay, kimi tüfek, kimi kılıçlı idi. Ancak o bir elinde uzunca bir kartal tüyü, bir elinde rengarenk çiçeklerle dolu bir demet. Takip ettiği kurt, silah tutanlardan birine gitmesini istedi. Hangisine yaklaşırsa, silahlarını ona doğrultuyordu. Kurt şimdi de o genci göstererek, "git" dedi. Ona doğru ilerleyince genç, kartal tüyünü Asena'nın saçına taktı. Çiçekleri de ona uzattı. Sonra hepsi kayboldu. Sadece Bozkurt kalmıştı onla. Bozkurt"Artık sen de Bozkurtsun, hem de bozkurt'un atası, Asena.! Tanrı seni ve ırkını korusu. Tanrı'nın kutu seninle olsun! " dedi.

Asena nefes nefese uyanmıştı. Hemen fırladı yatağından. Elini saçına atınca birşey batmıştı. Hemen aynaya koştu. Gözlerine inanamamıştı. Başındaki, o kartal tüyüydü. Asena korkmaya başlamıştı. Saçından çıkardı tüyü. Üzerinde çok küçük 4 harf vardı. Çok yabancı değildi bu harfler. Göktürk alfabesi ile yazılmıştı. Ve "TÜRK" yazıyordu. Asena tüyü masasına bırakıp evde adımlamaya başladı. Tüm ışıklar kapalıydı. Saate baktı, gece yarısını geçiyordu. Acaba nerde kalmışlardı diğerleri. Yürüyüş bu kadar uzamazdı. Polis sirenini duyunca pencereye koştu. Anlaşılan yürüyüş, kavgaya hattâ çatışmaya dönüşmüştü. Üstüne üstlük, polis arkamızda değil, karşımızdaydı. El yapımı tabancalar patlıyordu. Polise karşı taş bile atamayan gençlere, polis acımadan vuruyordu. Asena, abisi Sançar'ı kanlar içinde görünce dayanamayarak, harçlıklarını biriktirerek aldığı, işlemeli MAGNUM marka tabancasına sarıldı. Apartman kapısını açtığında gözlerine inanamamıştı. Polis, silahını ona doğrultmuştu. "Sen değil, tasmanı tutan gelsin karşıma. Alçak köpekler!" diye bağırdı Asena. Havlama ve uluma sesleri geliyordu. Giderek yükseliyordu sesler. Polis etrafına bakıp, "Burda bizden başkası yok güzelim. Olsa da birşey farketmez." dedi sırıtarak. Asena da gayet rahat bir şekilde ve seri şekilde belinden tabancasını çıkardı. "Eğer defolup gitmezsen, seni Allah rızası için öldürürüm!" dedi Asena sesini yükselterek. Polis, şaşırmıştı. Suratı değişmişti. Deminki pişkinlikten eser yoktu. Saniyeler sonra siren sesi yaklaşınca tekrar sırıtmaya başladı. "Elindekini yere atmazsan, bir ekip burada olacak az sonra. Anlayacağın acın artar" dedi pis pis sırıtarak. Asena daha fazla hakarete gelemezdi. Tam tetiği çekecekti ki, bahçenin duvarından, devasa, bembeyaz bir kurt atladı ve polisin boynundan ısırıp savurdu. Ardından 2 tane daha beyaz, büyük kurt geldi. Asena şaşkınlığını üzerinden atarak polise yaklaştı "Kimin acısı artacak lan, şerefsiz!" dedi ve devam etti, "acını dindirmemi ister misin?" dedi silahı ona doğrulturken. Polis, elini silahına doğru uzatırken, ayakkabısının topuğu ile bileğini ezdi Asena. "Allah rızası için öldürecektim ya seni. Vazgeçtim, Allah rızası için seni köpeklere atacağım. Hayvanlar doysun!" dedi bağırarak. Ama dayanamıyordu, tetiği çekmek için içi içini yiyordu. O sırada polis otosu yaklaştı, araçtan inen polisler silahlarını doğrultarak, "Teslim ol! Elindeki silahı bırak!" diye bağırdı biri. Asena arkasına baktı, kurtlar gitmişti. Asena, "Hepiniz ödeyeceksiniz, ama önce sen!" diyerek yerdeki polise doğrulttu tabancayı. O sırada Sançar da kardeşini merak ederek eve geliyordu. Manzara karşısında kendine hakim olamayarak belinden çekti tabancasını. Havaya iki el ateş ederek koşmaya başladı. Asena da abisini görünce gelen özgüven ile yerdeki polise tek bir kurşun sıkarak susturdu. Polisler, cesur (!) Türk polisi, arabaya atlayıp uzaklaştılar. Sançar, kardeşine doğru koştu topallayarak. "Asenam, iyi misin? Bişey yapmadılar değil mi sana?" dedi korkarak. Asena yerdeki leşi göstererek, "Yapamadılar." dedi. Abisinin koluna girip eve çıkardı. Suyunu verdi. Bacağındaki yaraya bakmak için pantolonu yırttı. Neyse ki kurşun saplanmamıştı. Sıyırıp geçmişti. Bir bezle sardı. Odasına götürüp uzanmasını söyledi. Abisi ise, "Yatamam Asena! Ya ben uyurken seni de alırlarsa!?" Asena kulaklarına inanamamıştı. Abisine baktı dolu gözlerle. Sançar "Babam ve Bilge cezaevindeler.." dedi. Sonra seslendi "Asena!". Asena abisinin yanına koştu. "Çekmecede sigara ve çakmak var" Asena anlamıştı. Gidip çekmeceden çıkardı ikisini de. Abisine uzattı. Abisi içinden alıp Asena'ya uzattı. Abisinin parmakları arasındaki sigarayı dudakları ile yakalayan Asena elindeki çakmakla yaktı. Daha sonra da abisininkini. Kapı şiddetle vuruldu o sırada. Abisi doğruldu. Asena eli ile abisini yatırdı, kapıya doğru adımlarken belinden tabancasını çıkardı. Delikten bakıp derin bir oh çekti. Kapıdaki abisinin arkadaşı Çağrı'ydı. Kapıyı araladı Asena. Çağrı 'nın yüzü sapsarıydı. Kekeleyerek üç hece çıktı ağzından "BOZKURTLAR!"

Yeniden Ergenekon : AsenaWhere stories live. Discover now