Bölüm 1

127 16 105
                                    

Medya: Acaba hangisi? Belki Gabreth belki de rüyalarda gezinen ne dersiniz?


Herkese güzel bir hafta diliyorum. Normalde düzensiz bir yazar olduğumun farkındayım ancak her hafta bir bölüm göndermeye çalışacağım. Umarım başarılı olabilirim. Bu haftaya özel olarak başlangıcın ardından ilk bölümü de sizlerle paylaşmak istedim. Belki Neira ve Kara ejderimizi özleyenler olmuştur, kim bilir?  

😁😁😁


Ona Gabreth diyorlardı, acımasız savaşçı. Kendi türüne bile sevgisi olmayan, zalim bir yaratıktı. Güçlü olmak, istediği her şeyi almak ve kazanmak en büyük arzusuydu. Yine de onu yaralı bir şekilde yaşadığımız toprak parçasına dökülen uçan suyun kıyısında bulduğumda kim olduğunu bilemezdim.

Evime götürüp, yaralarını sardığım adamın tüm yaşamımı değiştireceğini, bana gücü bahşederken sevdiğim herkesi elimden alacağını da bilemezdim.

Dalia


Bölüm 1

Lekesiz, bembeyaz bulutların arasında zahmetsizce süzülüyordu. Rüzgârın çelik keskinliğindeki soğuk dokunuşunu teninde hissediyor, buna rağmen canı yanmıyordu. Damarlarında gezinen katıksız heyecanın kendisini yavaşlatmasına izin vermedi. Aksine hızını daha da arttırarak yaşadığı bu baş döndürücü deneyimi unutulmaz kılmak için elinden geleni yapıyordu.

Özgürdü, güçlüydü. Karşısına çıkabilecek, kendisine meydan okuyabilecek bir başkasının var olduğuna inanmıyordu. Keskinleşen duyuları taze kanı soluduğunda büyük bir açlıkla kıvrandı. Avın tatlı çağrısı tüm benliğini ele geçirirken iki yanına topladığı kanatlarıyla açıklığa doğru dalışa geçti. Odaklandığı takdirde millerce ötede olduğu halde avının, dişi bir ceylan, göğüs kafesinin altında endişeyle çırpınan kalbinin ritmini duyabiliyordu. Zihni, keskin dişlerinin parçaladığı diri ancak yumuşak dokulara ve pençelerinin kavrayıp kopardığı uzuvlara dair kan kırmızısı imgelerle kaplandığında genç kadın boğazından kopan zafer narasını güçlükle bastırarak hızla yattığı yerde doğruldu.

Gözlerinin etrafındaki karanlığa alışmasını beklerken olduğu yerde kıpırtısız oturup kalbinin ritmini yavaşlatmak için derin soluklar aldı. Sımsıkı kapadığı yumrukları parmaklarını boğmak istercesine üzerindeki örtülere dolanmıştı ancak Neira, henüz kendisinde onları açacak gücü bulamıyordu. Gördüklerinin bir başka rüya olduğunu bilmesi ne bir öncekinin ne de sonrakinin etkisini azaltıyor, hissettiği gerçeklik duygusundan kurtulmakta zorlanmaya devam ediyordu. Gri mavi bakışları yanında uyumaya devam eden adamın üzerine düştüğünde içine hafif bir sıcaklığın yayıldığını hissetti. Ryntar...

İpekli örtülerin arasında huzurlu uykusuna devam eden adamın saçları birlikte geçirdikleri sekiz ay boyunca neredeyse bir karıştan fazla uzamıştı. Ryntar'ın yüzüne düşen siyah tutamları çekme ihtiyacıyla ileri doğru uzanan Neira, parmaklarından dirseğine kadar kanla kaplanmış kolunu gördüğünde çığlık atmadıysa bile sevdiği adamın bedenindeki cansızlığı fark ettiğinde tüm gücüyle haykırdı.

"Hayıııııır!"

Genç kadının bitmez tükenmez çığlıklarının arasından sıyrılıp uyanmasını sağlayan Ryntar'ın adını tekrarlayan sesiydi.

"Neira... Neira, uyan hepsi geçti."

Göz kapaklarının ardındaki karanlıkta irislerini kaplamış gözbebekleri etrafındaki mumların aydınlığına uyum sağlayabilmek için hızla küçülürken genç kadının göğüs kafesi soluksuz kalmış biri gibi inip kalkmaya devam ediyordu. Acı veren bir yavaşlıkta çevresini idrak etmeye başlayan Neira'nın gözleri, yüzüne kilitlenmiş karanlık bakışların sahibini buldu. Sevdiği adam yaşıyordu, ölmemişti. Onu öldürmemişti...

Gael Yazıtları IIWhere stories live. Discover now