Bölüm 3

99 13 120
                                    

Gabreth'in bizimle oynadığı bu acımasız oyundan vazgeçmeye niyeti yoktu. İşkence zamanı geldiğinde artık ne kırılan kemiklerin sesini ne de sevdiğim adamın çığlıklarını duyuyordum. Göz pınarlarım çorak topraklar gibi kurumuş, kalbim taş olup hissizleşmişti. O gün, dingin bakışlarla sevgilimin üzerine eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırmadan önce "Bu son," diye fısıldadım. "Artık bitecek sana söz veriyorum."

Gülümsedi. Tıpkı küçük bir çocuk gibi bana inanmıştı. Buz kesmiş parmaklarımla sıkı sıkıya kavradığım hançeri tereddüt etmeksizin kabzasına kadar kalbine sapladığımda bile dudaklarındaki tebessüm kaybolmamıştı. Ellerimden akan sıcak kanın gerçekliğiyle, ona verebileceğim tek kurtuluşu sunduğumu bilerek, çöktüğüm yerden doğruldum. Çünkü şüphem yoktu ki, kimse ama hiç kimse bizi kurtarmaya gelmeyecek, Gabreth ise durmayacaktı.

Dalia


Bölüm 3

Önündeki karanlık geçit kıvrılıp bükülüyor, sayısız halka durmaksızın dönmeye devam ediyordu.

"Siyahtan hoşlanmadın mı?"

Neira zihninde yankılanan soruyu cevapsız bırakınca ses bir kez daha alay edercesine konuştu: "Oysa ki Ryntar'ın gözleri gibi dipsiz kuyulara benzerse seveceğini düşünmüştüm."

Derin bir nefes alan genç kadın çenesini sıkıp, gözlerini yumdu. Gözkapaklarını araladığında geçidin halkalarına gümüşler eklenmişti. Dudağının bir kenarı memnuniyetle kıvrıldı.

"İstediğin yere gidebilirsin. Atman gereken sadece bir adım."

"Ve sonra sen güçlenirken benliğimi sana mı teslim edeceğim?" Neira yüksek sesle karşılık verişini umursamıyordu. Ryntar olmadığı için yatak odalarında tamamen yalnızdı.

"Beni kabul ettiğinde birleşmemizi kabul etmiştin zaten."

Genç kadın yüzünü buruşturdu. "Kafamın içinde sürekli dırdır edeceğini bilsem etmezdim."

"Beni gerçekten kabul ettiğinde susacağım."

"Yani sen beni susturduğunda." Neira önünde kıvrılıp bükülmeye devam eden geçide doğru bir adım attı. Her ne kadar taşıdığı güce güvensiz olsa da bazı zamanlarda merakına ve keşfetmeye duyduğu özleme yenik düşüyordu.

Elini uzattı. Parmakları geçidin akışkan görünen siyahları ve gümüşlerine karıştığında içinden geçmek için daha fazla beklemedi.

***

"Kim var orada?" Eli hızla yatağının yanında uzanan kılıcının kabzasını kavrayan Kyte gözlerini kısmış karanlıktaki en ufak hareketi yakalamaya çalışıyordu. İri bedeni neredeyse iki kişilik yatağın tamamını kaplamaya yeten adam cüssesinden beklenmeyecek bir sessizlikle çıplak ayaklarını yataktan indirip üzerinde sadece pantolonu olduğu halde doğruldu. Sıvaları dökülmüş dikdörtgen biçimli odası geniş sayılmazdı. Uzun kenarın ucuna atılmış iki kişilik bir yatak. Sol yanına güçlükle sıkıştırılmış bir bacağı kırık, tek çekmeceli komodin. Girişin sağ tarafındaki boş duvarı kaplayan üç kapılı ahşap bir giyinme dolabı ve odanın ortasındaki kare yemek masasına eşlikçi iki sandalye dışında da boş sayılırdı.

Anlık bir kıvılcım masanın üzerindeki yağ lambasının fitilini tutuştururken kısmen kendisini görünür kılan Neira usulca mırıldandı: "Eski bir dost."

"Gök aşkına Neira!" Yarı giyinik olmasına aldırmayan Kyte kılıcını bırakıp omuzlarından yakaladığı genç kadına baktı. Yorgun ifadesine, gözlerinin altına yerleşmiş halkalara rağmen oldukça iyi görünüyordu. Belki biraz dağınık ama iyi. "Bu gerçekten sensin."

Gael Yazıtları IIDonde viven las historias. Descúbrelo ahora