Bölüm 8

71 10 137
                                    

Medya: Lludu


Gabreth'in bana olan tutkusu tanrıların koyduğu yasakların ötesindeydi. Kalbimin derinliklerinde bu gerçeği bildiğim halde bana feda edilmiş bir damla kanla rünleri canlandırabileceğini söylediğinde inanmamıştım. Ona tek arzuladığımın ölüm olduğunu itiraf ettiğimde sadece gülümsedi. Bu soğuk, gözlerine ulaşmayan ifadeyle bileğimden tutup diğer elindeki hançerin sivri ucuyla avcumu boydan boya kestikten sonra bana onlarca kez ölümümü ve yaşamı verdi.

Dalia.


Bölüm 8

Sonbaharın serinliği artık günün erken saatlerinde iyiden iyiye kendini hissettiriyordu. Yine de birbiriyle buluşan ahşap sopaların tok sesleri talim alanından yükselmeye başladığında acemilerin terden ıslanan saçları çoktan dağılarak yüzlerine yapışmış, fazla gelen kıyafetleri duvar dibine atılmıştı.

Son antrenmanda sergilediği gösteriyle Mai, arkadaşlıklarını olmasa da çoğunun sessiz saygısını, bir kısmının da nefretini kazandığının farkındaydı. "En azından artık bahisleri kimin üzerine oynayacaklarını biliyorlar." Düşünce dudağının ucunun hafifçe kıvrılmasına neden oldu. Nolan olsa kesinlikle böyle söylerdi.

"Nerelerde, ne işler peşindesin?"

Kısa bir an için bulutsuz mavi göğe çevirdiği bakışları Beyaz Ejderi görebilmenin beklentisiyle dolup taştı. Ancak tıpkı zihni gibi gökyüzü de terk edilmişçesine boştu. Gözlerini yerden kalkmaya niyeti olmayan rakibine indirdi. Çoktan pes ettiğini anlamak gururlanmasına neden olmadı. Aksine başını onaylamaz bir ifadeyle salladıktan sonra ilgisini yeni bir rakip arayışıyla diğerlerine yöneltti. Bazılarının hamlelerindeki ciddiyetsizlik eğitimlerini bir oyuna benzettiklerini açıkça gözler önüne seriyordu. Suira'da yaşanan savaşı anımsayan Mai'nin yüzü asıldı. Kyte'ın neden sinirlendiğini anlayabiliyordu. Ne yazık ki talim alanındakilerin hiçbiri gerçek bir tehlikeyle yüzleşene ve çok geç olana kadar yaşamları dahil nelerin kaybedileceğini bilemeyeceklerdi.

"Hey! Mai."

İrkilen genç kız düşüncelerinden koparken çalışmalarının getirdiği alışkanlıkla elindeki sopayı da sesin kaynağına doğru savurdu. Et ve kemikle buluşan tahtanın yankısız sesini hafif bir inilti izledi. "Ahhh..."

Mai'nin bakışları, kolunu yüzünü korumak için başının üzerine kaldırmış delikanlıyı bulduğunda hızla geri çekildi. "Ben, çok özür dilerim. İyi misin?"

Kolunu indiren genç bir eliyle darbe aldığı yeri ovalarken mahcup bir ifadeyle yusyuvarlak olmuş kahverengi gözleri Mai'yi buldu. "Ben, ürkütmek istememiştim."

"Ben de canını yakmak istemezdim. Kusura bakma." Elinde sopa olduğu halde delikanlının koluna işaret eden Mai ekledi. "Natt öyle değil mi?"

Kızaran yanaklarıyla neredeyse utangaç sayılabilecek bir gülümseme sunan genç, "Aslında Dag*  demeni tercih ederim," dedi ve zaten dağınık olan saçlarını biraz daha dağıtmak istercesine karıştırırken ekledi: "Belki biraz çalışabiliriz demiştim. Elbette sen de istersen."

Sırıtan Mai omzunun üstünden arkasını işaret etti. "Umarım ondan daha dayanıklı çıkarsın."

***

Nihayet ahşap sopaların neden olduğu sesler azalıp yerini tamamen hırıltılı soluklara bıraktığında güneş alçalmaya başlamıştı. Kendisini boylu boyunca tozlu zemine bırakan Mai tek kelimeyle tükenmişti. Yüzüne düşen ıslak havlunun varlığını minnetle kabul etse de ağırlığını tek koluna vererek yattığı yerden doğruldu. Kayan havlu boştaki eline düştüğünde tepesinde dikilen Kyte'ı görünce sırıttı.

Gael Yazıtları IIWhere stories live. Discover now