5

2.3K 147 6
                                    

"Taehyung, zil çaldı."

Onaylayan mırıltılar çıkardığımda yanımdaki beni uyaran kişi de sessizce uzaklaşmıştı.

Belki de onu tanısaydım intihar etmezdi. Hemen arkasından koşsaydım yetişebilirdim.

"Neden benden cevap bekledin ki!" Bir anda kafama sıradan kaldırıp boş sınıfa baktım. Herkes gitmişti.

Ellerimle yüzümü sertçe ovaladım ve saçlarımı karıştırdım. Her şey çok normalmiş gibi bir de bu durum kafamı karıştırıyordu.

"Gerçekten intihar ettin mi?" Sıranın üstünde duran telefonu aldım ve ondan mesaj gelip gelmediğini kontrol ettim.

Hayır.

Yine gelmemişti.

Asılan çantamı çekip hızlıca ayağa kalktım ve sınıftan çıkarak hangang parkına yürümeye başladım.

Dün Seul'de bir intihar haberi görmemiştim. Bütün haberleri gezip, gazeteleri okumuştum ama bir haber yoktu.

Acaba bedenine ulaşılamadı mı?

Benim istediğimi yapmıştı, çok cesurcaydı.

Ama bir o kadar da korkakça.

Dün akşam oturduğum banka doğru yürüdüm ve oturdum.

Yanımda bir hareketlilik hissedince heyecan ve korkuyla bir anda sağıma döndüm.

Sikeyim seni Jeongguk.

"Korkuttum mu?"

Kafamı olumsuz anlamda sallarken içimi umutsuzluk kaplamaya başlamıştı. Bir daha onu görmeyecektim. Mesajlarım bile iletilmiyordu.

Acaba beni engellemiş miydi?

"Yardıma ihtiyacın var."

"Yok!" Bir anda sinirle patladığımda gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu.

Dünkü gözlerin aksine oldukça büyük ve parıltılıydı.

Gereksiz yükselmenin verdiği pişmanlıkla olduğum yere sindim ve kafamı eğdim.

"Aslında var."

"Nedir o?"

"Şu uygulamada birisini engelleyebiliyor musun?" Telefonu açıp uygulamayı göstermiştim.

"Hm, bu uygulamayı ilk defa görüyorum. Birisini mi engelleyecektin?"

Kafamı olsumsuz anlamda salladım ve telefonu kapatıp cebime attım.

"Boşver."

Kafamdaki bereyi iyice alnımı kapatacak şekilde çektim ve ellerimi cebime sokarak köprüyü izlemeye koyuldum.

"Buraya sık sık gelir otururum. Seni burada ikinci görüşüm."

Kafamı ona çevirdim ve tek kaşımı kaldırdım.
"Ee yani?"

"Hiç, beğenmene sevindim."

Bir anda ayağa kalktım ve ayaklarımı yerdeki kara sürttüm.
"Biliyor musun, burayı hiç sevmedim. Hem de hiç!"

Beyaz yüzü soğuktan kızarmış bana şaşkınlıkla bakan çocuğa bağırarak arkamı döndüm.

Bütün hıncımı ondan çıkarıyordum resmen.

Özür dilersem bipolar olduğumu düşünebilirdi.

"Bipolar mısın?"

"Kusura bakma, iyi değilim." Kafamı aşağıya eğerek yerdeki karlara vura vura eve yürümeye başladım.

"Taehyung geldin mi!"

"Geldim." Eve girer girmez üstüme çöken evin sıcaklığı ile vücudumun soğukluğu kısa süreli beni uyuşturmuştu.

Odama çıktım ve kapıyı kapatıp yatağa uzandım.

Telefonum titreyince gelen mesaja baktım.

Jeongguk sınıf:
Sırt çantan
yanımda

Taehyung:
Yarın okula getirirsin

Jeongguk sınıf:
Gel al

Taehyung:
Yarın getir
işim yok çantayla

Jeongguk sınıf:
Yarın okula gelmeyeceğim
gel al.

Taehyung:
Sikeyim seni.|

Yatağın üstündeki montumu tekrar giyip çantamı unutan aklıma küfürler ederek evden çıktım.

Parka yaklaştığımda ellerini birbirine sürtüp hohlayan Jeongguk'u gördüm.

Oturduğu bankı görünce dün akşam aklımda canlandı.

Jeongguk ona hep bir işaret verse de Taehyung anlamamakta ısrarcıydı.

Banka yaklaşınca kafasını bana doğru çevirdi ve yanındaki çantaya göz ucuyla baktı.

Dün akşam oturduğu yerde aynı pozisyonda, bacaklarını öne uzatmış ve ayaklarını üst üste koymuştu. Taehyung hiç dikkat etmeden çantasını sinirle oradan çekip almıştı.

"Yarın gelseydin ölür müydün?"
Çantamı aldım ve alayla ona baktım.
"Ekildin galiba, saatlerdir aynı yerde oturuyorsun."

Gülümsedi ve bir şey söylemeden köprüyü izlemeye başladı.

"Gelmez, boşuna bekleme." Çantamı sağ omzuma attım ve cevabını bekledim.

"Geldi ve gitti. Sadece oturuyorum."

Cevap vermeden uzaklaşacağım sırada tekrar köprüye baktım.

Ve yan tarafta duran direkteki kamera.

Kamera!

Çantamı yere sertçe bırakarak köprüye doğru koşmaya başladım.

Hangang Parkı / taekook✓Where stories live. Discover now