goodnight moon | taekook

32

jungkook titreyen elleriyle aynada saçını son kez düzelttikten sonra evden dışarı çıkmıştı. gergin hissediyordu, sadece karşı dairede oturan güzel oğlanın yanına gidecek olsa bile gergin hissediyordu.

taehyung'un evine defalarca gitmişti, kendisini geren şey o değildi, ancak baloya gitmek yerine taehyung'un evinde baş başa vakit geçirme planı yapmaları ellerinin titremesine ve yutkunmakta bile zorlanmasına sebep oluyordu zira bunun bir randevu mu yoksa öylesine bir plan mı olduğunu anlayamıyordu.

bütün arkadaşları, özellikle shuhua, randevu olduğu konusunda hemfikirdi. çünkü kim kendi arkadaşlarıyla baloda eğlenmek yerine 3 yıl sonra ilk kez konuştuğu çocukluk arkadaşıyla baş başa vakit geçirmek isterdi ki?

ancak jungkook böyle düşünmüyordu ; onun açısından durum çok farklıydı çünkü taehyung ile arasında olanları sadece o biliyordu. taehyung'tan aldığı sinyaller oldukça karışıktı. kendi arkadaşlarına nasıl davranıyorsa jungkook'a da aynı şekilde davranıyordu, tabi sürekli temas halindelerdi ancak taehyung zaten teması seven biri olduğu için abartılacak bir durum yoktu. ne zaman yakınlaştıkları bir an olsa kendini geri çekmesi ise jungkook'un bütün özgüvenini kıran bir durumdu. taehyung'un kendisinden hoşlanmadığına nerdeyse emindi.

kuşkuya düşmesine sebep olan şey ise shuhua'nın 'taehyung seni kıskanıyor' demesiydi. çünkü jungkook, bunu duyduktan sonra taehyung'un hareketlerine daha dikkat etmiş ve ara ara ufak kıskançlıkları olduğunu görmüştü, özellikle bir kızla konuşuyorsa.

ancak bunlar taehyung'un duygularından emin olması için yeterli değildi. kendi kafasında kurduğunu düşünüyordu. taehyung'un kendisini kıskanmasını istediği için kıskandığını düşünmüş bile olabilirdi.

belki de jungkook lisenin başında ayrılmalarına sebep olmasa ilişkileri çok farklı olabilirdi. belki de çoktan sevgili olmuşlardı. muhtemelen yaz tatilinde gerçekleşirdi her şey. taehyung, gece geç saatlerde jungkook'un odasında takılıyor olurdu. çocukluklarında yaptıkları aptal şeylerden bahsedip jungkook'un ailesini uyandırmamak için fısıldayarak konuşmaya çalışıyor olurlardı. o anlardan birinde jungkook belki de sadece taehyung'u öperdi ve taehyung geri çekilmezdi. ertesi sabah ailesi ne olduğunu bilmezdi ancak ve jungkook sürekli kıkırdar ve olanları düşünüp mutlu olurdu çünkü önceki gece en iyi arkadaşını öpmüştü ve mükemmeldi.

muhtemelen şimdi kaçtıkları baloya taehyung ile giderdi. bir okul etkinliğinde çalamayacak kadar uygunsuz olan şarkıları dj'den isterlerdi. belki jungkook ülkenin bir ucunda, taehyung ise diğer ucunda bir üniversite kazanırdı ve herkes onlara ilişkilerinin uzaktan yürümeyeceğini söylerdi ama yine de dört yılı atlatırlardı. muhtemelen çok fazla kavga ederlerdi, üniversiteyi ve ilişkiyi aynı anda idare etmeye çalıştıkları için ancak bir şekilde yine de barışırlardı.

sonra birlikte bir eve taşınırlardı. herkes onlara bunun kötü bir fikir olduğunu söylerdi ama onlar pişman olmazdı. ve sonra bir gün, ikisinden biri muhtemelen mısır gevreği kutusuna bir yüzük saklardı ve elbette diğeri de görünce kendinden geçmiş olurdu. teklifi kabul ettiğinde ise öpüşürlerdi ve belki de deli gibi sevişirlerdi. daha sonra evlenmek için yurtdışına çıkarlardı. bir süre sonra belki de taehyung'un hep istediği gibi köpek sahiplenirlerdi. bir ömür boyu mükemmel bir hayat yaşayabilirlerdi.

ama hepsi hayaldi, gerçek değildi.

jungkook hayaline fazla kapıldığını fark ettiğinde derin bir iç çekip kendine gelmişti. üstünü son kez düzelttikten sonra dakikalardır başında beklediği kapıyı çaldı.

kısa sürede kapı açıldığında gördüğü manzara jungkook'un yutkunmasına sebep olmuştu. taehyung dalgalı saçları, üstüne tam oturan mavi kotu ve ona hafif kısa gelen crop top denebilecek heyaz bluzuyla bile nefes kesici görünüyordu. jungkook eğer her şeyi batırmamış olsaydı şu an taehyung'a ne kadar güzel gözüktüğünü söyleyip onu öpebilirdi ancak bir kere batırmıştı ve bu yüzden başıyla selam verip taehyung'un duvarla arasında bıraktığı boşluktan içeri girmekle yetinmek zorundaydı.