54

20K 1.7K 410
                                    

taehyung, sabahın 06.30'unda kendisini bayan jeon'un arabasında bulmuştu. olaylar o kadar hızlı gelişmişti ki ne ara kendisine jungkook'un dediği gibi bir çanta hazırladığını ya da babasına not bırakıp evden çıktığını hatırlayamıyordu bile.

"nereye gidiyoruz?" diye sordu yanında oturan jungkook'a bakarken. jungkook ise umursamazca omuz silkip "uyu sen hadi." dediğinde taehyung iç çekerek jungkook'un dediğini yapmış, başını cama yaslayarak gözlerini kapatmıştı. jungkook'un saçlarında gezen eli sayesinde de kısa bir sürenin ardından ise uykuya teslsim olmuştu.

ne kadar süre uyuduğunu bilmiyordu ancak jungkook kendisini dürtüp uyanmasını söylediğinde aradan uzun bir zaman geçtiğinin farkındaydı. esneyerek yaslandığı camdan doğrulup uyuşmuş bedeniyle arabadan indi.

ani soğuk hava ile ürperdiğini hissederken etrafına bakmaya başladı. araba bomboş yolun ortasına park etmiş haldeydi. sol tarafında bulunan orman dışında hiçbir şey yoktu.

taehyung bagajdaki eşyaları taşınması için jungkook'a yardım ederken bayan jeon ikisine neye dikkat etmeleri gerektiğiyle ilgili tavsiyeler veriyordu.

"telefonu sürekli açık tutun ve aradığım zaman cevap verin. 2 gün sonra sizi almaya geleceğim eğer erken ya da geç dönmek isterseniz bana haber vermeyi sakın unutmayın."

ardından sırayla taehyung ve jungkook'a veda edip tekrardan arabasına bindi. annesinin uzaklaştığından emin olduktan sonra jungkook taehyung'a gelmesini işaret edip ormanın içine doğru yürümeye başlamıştı.

"kamp mı yapıyoruz?" diyerek peşinden giden taehyung elindeki eşyaları jungkook kadar rahat taşıyamaması yüzünden biraz geride kalmıştı.

"jungkook kamp mı yapıyoruz?" diye kendini tekrarladı nihayet sevgilisine yetiştiği zaman. jungkook da onu başıyla onaylamıştı.

"evet güzelim."

"ama ben daha önce hiç kamp yapmadım ki."

"sorun değil ben sana bilmen gereken her şeyi öğretirim."

"gideceğimiz yer çok uzak mı peki?"

"biraz." diyerek taehyung'a baktı jungkook "elindekiler ağır mı?"

"değil."

"yorulursan haber ver." diyerek taehyung'un alnına kısa bir öpücük kondurdu jungkook. ardından tekrar yürümeye devam etti.

ikili ne kadar süre yürüdüklerini bilmiyordu ancak taehyung gerçekten yorulmaya başlamıştı ancak zaten elindeki eşyalar yeterince ağır olduğu için jungkook'a bir şey söylemiyordu.

"geldik." dedi jungkook nihayet ormanın sonundaki gölü gördüğü zaman. ağaçlar seyrekleşmeye başlamıştı ve gölün yanı çiçek bahçesiyle doluydu. taehyung şaşkın bir ifadeyle bulundukları yerin güzelliğine bakıyordu.

"burası çok güzel jungkook!" diyerek heyecanla boş alana koşmaya başladı. elindekilerinin ağırlığını ya da yorgunluğunu unutmuş gibiydi.

jungkook da gülerek sevgilisinin arkasından ilerlemişti. çadır kurmak için uygun olduğunu düşündüğü bir alana geldiğinde ise eşyalarını bırakmış, küçükken babasının öğrettiği kadarıyla çadırı kurmaya çalışmıştı.

"babam gösterdiğinde çok daha kolaydı bu." diyerek sızlandı elindeki parçaları birleştirmeye çalışırken. tam tepede olan güneş gözlerini yakıyordu ve parçaları birleştirememek onu yoruyordu.

"yardımımı istemediğine emin misin?" dedi taehyung dudaklarını bükerek. jungkook orda çalışırken boş bir şekilde oturmak rahatsız hissettiriyordu ancak jungkook çadırı tek başına kurmak konusunda çok inatçıydı.

goodnight moon | taekookWhere stories live. Discover now