KENDİMLE YÜZLEŞME

337 51 13
                                    

  Yaşadığım  hayatta şu zamana kadar gördüklerim ve hissettiklerim beni hiç bir vakit çelişkiye sokmazken şimdi hissettiklerime isim koymakta zorlanıyordum. Evlendim, çocuğum oldu, boşandım , hayatımı kızıma adadım. Ya şimdi karıma bile hissetmediğim bu duygu nereden çıktı. Az önce kollarıma aldığım , kokusunu soluduğum bu adama karşı silahımın namlusunun kalkması onun için duyduğum endişe ve sahiplenmeyi sorgulamama neden oluyordu. Bunu fark eder etmez banyoya kendimi zor attım. Ulan yokluktan mühendise kaldırmakta neydi? Kendime uzun uzun sövdükten sonra sakinleşen bedenimle içeri girdiğimde sedirde kıvrılıp yatmış bir adet Semih içimdeki garip duyguları yeniden gözden geçirmem gerektiğini anlamamı sağladı. Yaşadığım farkındalıkla Semih'in yanına hazırladığımız yatağa oturup yüzünü incelemeye başladım. Uzun hafif dalgalı saçları buğday tenine ayrı bir hava katarken benimkinden farklı olarak küçücük burnu yüzüne çocuksu bir hava katıyordu. Yorgunluğunun etkisiyle büzüşmüş dudakları ile tamamlanan yüzü ve al al yanakları içimde fırtınalar koparırken bu iş bittiğinde bu duygularla ne yapacağıma karar vermek üzere yatağıma uzandım. Zira zor bir gündü ve ben çok yorgundum.

   Sabahın ilk ışıkları ile duyduğum kapı açılma sesine araladığım gözlerimle yatağın kapıya bakan tarafına döndüm. Fidan ve Fikriye ana sessiz olmaya çalışarak içeri girdiklerinde yattığım yerden doğruldum.

" Fidan babanu uyandurduk galiba"

" Yok ana uyanduydum zati."

 Yerimden kalkıp ellerindeki eşyaları alarak mutfağa geçtiğimde Fikriye anadan bir azar yiyip tekrar salona döndüm. Ben de içim titrediği için sönmüş sobayı yakmak için hareketlendim. Bu arada gözüm Semih 'in yattığı yere kaydığında onunda yatakta kıpırdandığını gördüm.

" Yapmayın ... Lütfen , vurmayın..."

  Sayıkladıkları ile çatılan kaşlarım bir süre donup kalmama neden olsa da çabucak toparlanıp yanına çökerek sırtına elimi koyup okşamaya başladım.

" Geçtu uyan artuk rüya hepsu."

  Ani bir hareketle gözlerini açan Semih bir süre nerede olduğunu kavrayamayıp ürkekçe etrafa baktıktan sonra beni görünce buruk bir şekilde gülümsedi.

" İyiyim reis . Su lütfen."

 Yerimden kalkmadan yatağın yanında duran şişeden bardağa su doldurup uzattığımda iç çekerek içmesi beni çok kötü etkilemişti. Ne yaşamıştı ki bu kadar korkuyordu bu adam? Biraz nefeslenince ayaklandı ve başını öne eğip lavaboya yöneldi, bense ardından bir süre hareketsiz kaldım. Onu böyle görmek beni fazlası ile etkilemişti ve içimde bir yerde  bunun bir daha olmamasını dilerken buldum kendimi. Bu arada Fidan ve Fikriye ana sofrayı kurmaya başlamışlardı. Sofraya kurulduğumda Semih de yere yanıma oturmuştu diyeceğim ama daha çok olduğu yere sinmişti. Hanımlarda oturunca çayları doldurup yavaş yavaş yemeğe başladık.

" Niye yemeyusun uşağım beğenmedun mi?"

" Çok güzel görünüyor önce gözümü doyurmaya çalışıyorum annem."

" Ha bana ana demuştur. Canuna yanduğum doğurmadan uşag sahibu oldum."

 Sofrayı saran neşeli kahkahalara rağmen Semih sadece dudağının kenarı ile gülümsedi. Fikriye ana Semih'in elinin üzerine elini kapatıp:

" Dün gece Mert uşağum bir kelam ettu. Doğru midur?"

Semih anama anlamaz bir bakış atıp ardından başını yere eğdiğinde ben anama ne oluyor diye baktım. Anam ise gülümsemesini genişleterek:

GÖÇÜK(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now