GEÇİT

346 57 16
                                    

  Yaşadıklarımı anlatacak kelimeleri bulmakta zorlansam da, her parçam ayrı ayrı ağrısa da bana sırtını dönmeyen bu insanları geride bırakamayacak kadar minnettardım. Bu nedenle geçide geldiğimizde ben de Cenk ve Mert ile hazırlıklara başladım. Geçit aslında yeteri kadar genişti ama üzerine kayan toprak yüzünden girişi ile uğraşılması gerekiyordu. Bu arada başımda hissettiğim ağırlık ile geriye döndüğümde Temel reisin kafama baret geçirmeye çalıştığını görünce resmen elim ayağıma dolandı. Bu ufacık teması bile beni fazlası ile etkiliyor, kalbimin dört nala koşmasına neden oluyordu. İri parmakları ile baretin çeneme uzanan uçlarını birleştirirken ben ona gözlerimi dikmiş hareketsiz bakıyordum. Oysa Temel reis baretin uçlarına sabitlediği gözlerini kaldırmadan konuştuğunda ne düşündüğünü anlamak için bütün dikkatimi vermek zorunda kaldım. Zira yüzünü göremediğim için ne hissettiğini anlayamıyordum.

" Bana bakasun, sakun orada  kahramanluk taslamayasun. Sen zaten kuş kadar canınla niye gideysun anlamiyrum ama dikkatli olman gerek yoksa çıkunca ben senun canunu okirum."

  Söyledikleri ile gülümserken konuşmasının bitmesi ile kıkırdadım. O ise başını hızla kaldırıp öfke ile yüzüme bakarak:

" Gülmeyesun, benu delurtmeyesun zaten aklumi karuştiriyorsun." dediğinde gülüşüm şaşkınlığımın içine kaçtı. Bu kelimeleri sarf ederken yüzüme dik dik bakması da beni ayrı bir tedirgin ederken içimde hissettiğim garipliğin etkisiyle:

" Temel reis sen de benim kafamı çok karıştırıyorsun. Bu yüzden ne olur canımı yakmadan dur." diyebildim. Zira ben onun rüzgarı için fazla küçük bir takaydım. Karadeniz gibi bir adamdı reis. Ne zaman esip ne zaman gürleyeceği belli olmayan , bereketli , güzel görkemli, kalbi herkese yetecek kadar geniş, seni yutacak kadar heybetli. Oysa ben sadece ufacık bir adamdım onun yanında ve onu severken yok olacak kadar kırılgan, bu yüzdendi umut etmemeye çalışmam ama o kadar güzeldi ki ona bakmamak imkansızdı. Düşüncelerime sözleri ara verdi.

" Sen hele sağ salum gel oni o zamana düşünuruz."

  Reisler , Mert ve Cenk ile girişi temizlerlerken  Dursun Ali reis , ben ve Afattan bir görevli girişten ilerleyerek güvenli son noktayı belirleyecektik. Ben mühendis olduğum ve ölçüm cihazların daha rahat kullandığım için zayıf noktaları tespite girecektim. Aslında Göktuğ beyin girmesini düşünmüş olsak da Ali Kemal hoca karşı çıkıp Göktuğ beyin alerjisi olduğunu söyleyince geriye sadece ben kalıyordum. Açıkçası sevinmedim desem yalan olur, kimsenin bu zamana kadar bana gerçekten ihtiyacı olmamıştı. Bu korkunç felakette işe yaradığımı hissetmek beni nedense heyecanlandırıyordu. Biz hazırlanırken ellerindeki aletlerle girişi genişletenlere baktığımda gözüm direk Temel reise yöneldi. Heybetli bedeni yaptığı işin ağırlığına rağmen kıvrak ve hızlıydı. Yarım saattir salladığı kazma nedeni ile yer yer terleyişi ise ona ayrı bir güzellik katıyordu. Bu sırada omzuma dokunan el ile geriye döndüğümde Ali Kemal hoca elinde bir şişe suyu bana uzatarak:

" Git ve reisi sula artık adam kurudu." diyerek gülümsediğinde bende dudaklarımı birbirine bastırıp tebessüm ettim. Hocanın verdiği şişeyi alıp reisin yanına gidip  ona seslendiğimde bana dönen yüzünden akan ter damlaları ve genişlemiş boyun damarları ile kalbimin ritmini hiç bir şey yapmadan bozmuştu bile.

" Uzak durasun Semuh terliyum kokayrum."

" Senin hiç kötü koktuğunu görmedim reis ."

  Gözleri fal taşı gibi açılıp bana bakan reise suyu uzattığımda bir süre daha boş boş baktıktan sonra suyu alarak bir dikişte bitirdi. Gözlerini gözlerime dikip:

" Aziz ol" dedikten sonra işine döndü. Bu arada Göktuğ beyin sesi ile hepimiz oraya yöneldik.

" İçeridekilerden haber var .Geçide doğru gelebilecekleri bir yol bulmuşlar ama girişi çabuk açsınlar yol uzun ve hava az dediler."

GÖÇÜK(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now