FİNAL

474 54 24
                                    

    İnsan doğdu yerde değil kendini bulduğu yerde yaşar. Bu sözün anlamını buraya gelip bunları yaşayana kadar anlamamıştım. Ve ben ilk defa kendimi evde ailemle birlikte gibi hissediyordum. Sorduğunuzu duyar gibiyim " Ya o gece?" O gece reisle sadece öpüştük, susuz kalmış gibi dudaklarımızı parçalarcasına öpüştük ama o siyah poşet o gece açılmadı. Ben hamle yaptığımda ise reis beni durdurup:

" Gül yüzlüm acelemiz yok. Adam gibi hazır olana kadar bekleyelim." dedikten sonra anlıma naif bir tebessüm bırakıp birbirimize  sarılarak uyuduk. Zor zamanları geçirmiştik ve güzel vakitlere doymaya çalışıyorduk. Ertesi gün Fidan ile konuştuğumuzda annesinin yanında bir hafta kadar kalacağını öğrendik. O sabah göçükte kalan 70 kişiden 40 ının sağ çıkarıldığını ve 21 cesede ulaşıldığını da haber aldık. Ne kadar size gerek yok deseler de biz başladığımız işi bitirmek için hazırlanmıştık bile. Çayı ocağın üzerine koyduğumda sofranın son hazırlıkları da tamamlanmıştı. Reis üzerini giyinip odaya girdiğinde ise ikimizde kahvaltımızı yapıp çıkmaya hazırdık. Ancak reis masaya otururken tedirgindi ve bu her haline yansıyordu. Başta da söylediğim gibi reis dümdüz bir adamdı, duyguları ve hareketleri olduğu gibi olduğundan bir şeyler saklamaya müsait bir yapısı yoktu.

" Reis hayırdır neden endişelisin?"

  Reisin çayını doldururken sorduğum soruya reis bakışlarını bana dikerek cevap verdi.

" Cülum sen celmesen mu acaba?"

" Reis yapma ben çocuk değilim. Belki sahada yardım edemem ama o inşaatta ben çalıştım, projesinde yer aldım. Hem o insanlara yardım borcum var. Bunu yapmazsam ömrüm boyunca pişman olurum."

  Dik ve kararlı durmaya çalışıyordum zira en ufak bir tereddüdüm reisin beni eve kilitleyip gitmesi ile sonuçlanabilirdi. Açıkçası sahada olma fikri beni her şeyden çok korkutuyordu. Acılı ailelerin son umut sevdiklerinin bulunmamasına güvenerek bekleyişleri, her çıkarılan ceset ile gelen feryatlar kaldıracağımdan fazla olsa da en azından geri planda yardımcı olmaya çalışacaktım. Reis bana bir süre daha baktıktan sonra vazgeçmeyeceğime kanaat getirip yemeğine geri döndü. Yemek faslı bitip arabaya bindiğimizde telsizden gelen sesle duraksadım.

" Temel Temel Semih geliyor mu?"

" Evet Göktuğ bey bende geliyorum bir durum mu var?"

 Bir süre telsizden ses gelmeyince endişelensem de bir süre sonra Göktuğ bey yanıtladı.

" İyi gelince konuşuruz."

 Anlamaz bir şekilde birbirimize baktığımızda reis aracı daha da hızlandırdı. 15 dakika sonra hareket noktasına vardığımızda araçtan inip Göktuğ beyi aramaya başladım. Beni ilk fark eden o oldu. Bana seslendiğinde hızla yanına gittim.

" Semih bize verdiğin planlarda gevşek ve hatalı kolonları işaretlemişsin arama kurtarma ekibi oraya girecek destek hazırlanması lazım hesaplamaları yaparsın değil mi?"

" Tabi şefim hemen."

 Tünelin en tehlikeli kısmına girmeye hazırlanıyorlardı. Göktuğ bey planlamayı yapmış ama kusurlu noktaları tespitte sıkıntı yaşamıştı. Planları çok iyi bildiğim için elime alıp desteğin konulacağı yeri hesaplamaya başladım. Başımı kaldırdığımda reisin diğerleri ile birlikte molozları kaldırmaya yardım ettiğini gördüm. Hayatımda gördüğüm en güzel manzara Temel'in çalışırken ki hali idi. O kadar dalmışım ki Mert konuşana kadar yanımda olduğunu anlamadığım için sesi ile irkildim.

" Doyamamışsın reise sanırım."

" Şey o mu yani olmadı."

 Mert dikleşip bana şaşkın bir ifade ile baktı ve " Neden?" diye sordu. Başımı öne eğdiğimde elini omzuma koyarak:

GÖÇÜK(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now