9. Bölüm

3.6K 231 106
                                    

Şirketten içeri giren Tufan, Salih'i girişteki kadınlarla konuşurken görerek agresif adımlarla yanına ilerledi. Ensesinden yakaladığı Salih'in gerilmesine neden olurken olduğu yerde 180 derece dönüp şirketin dışına çıkarırken "Senin benimle derdin ne lan gecenin bir vakti arıyorsun?" diye sinirle sordu. 

Ensesini bıraktığı genç adamın "Tufan Bey-" diye söze başlamasıyla onu susturdu. "Sus! Beni bundan sonra saat 11'den sonra aradığını görmeyeceğim. Ölmüyorsan arama." Patronunun öfkesine anlam veremeyen Salih, "Peki Tufan Bey." diye cevapladı onu.

Anında sakinleşmiş olan Tufan bu defa merakla ellerini ceplerine koyup "Niye aramıştın?" diye sordu. 

"Kulübe gidecektim de siz de eşlik etmek istersiniz diye aramıştım." diyen Salih'in amacının kötü olmadığını anlayarak "He.." dedi Tufan. Daha sonra aklına gelen şeyle elini havaya kaldırıp "Bak bu ne?" diye sordu. 

"Yüzük?" 

"Aynen öyle. Biz Minel yengenle nişanlandık. Benim kulüp arkadaşım bundan sonra o. Tamam mı?" Yengen kelimesini bastırarak söyledikten sonra Salih'in kafa sallamasın izleyip "Hadi işinin başına dön." diyerek keyifle şirketten içeri girdi. 

Arka koltukta Bilge'nin yanında oturan Minel, genç kızın kendisine doğru yanaşmasıyla sevecen gülücükler gönderip kafasını camdan dışarı çevirdi. Fakat Bilge bu hareketlere kanacak birisi değildi. Genç kızın bacağını dürterek kendisine dönmesini sağladı. Tek gözünü kırparak kafasını iki yana salladı. "Ne iş?" diye sorduğunda Minel'in gözlerini açtırmasıyla gülmemek için kendini tuttu. 

"Kadın kadının halinden anlar o ayrı. Ama ben en yakın arkadaşımın bakışındaki tek pırıltıdan anlarım ne olduğunu." diye fısıldayan Bilge, Minel'in "Bilgeee!" demesiyle geri çekilip "Tamam tamam." dedi. 

"Şu gulyabaniden bir uzaklaşalım ben senin ifadeni alacağım." diyerek diğer camın yanında oturan Gülnihal'i gösterdi Minel'e. Daha sonra aklına gelen şeyle "Ama şunu söyleyeyim ben senin yerinde olsam o 'koç'un hesabını sorardım." diyerek Minel'in aklını çeldi. Aynısını Giray ona yapmış olsaydı ağır trip yerdi çünkü. 

Akşam olduğunda gün boyu mağaza mağaza gezmekten yorulmuş olan Gülnihal odasına çekilip uyumuştu. Saatin 12'yi geçmesiyle Minel de Tufan'ı beklemekten sıkılıp odasına gitmek üzereyken kapıya giren anahtar sesiyle duraksadı. 

"Tufan?" diye içeri giren genç adamın suçlu bakışlarla kendine bakmasına aldırmadan "Gelmeseydin." dedi. 

Ona doğru ilerleyen Tufan, "Güzelim vallahi iş çoktu." diye Minel'e sırnaşmak için yanaşsa da Minel hızla geri çekilip. "Olsun olsun. Halledersin sen koç!" diyerek onun omzuna vurup merdivenlerden yukarı çıktı. 

"Siktir ya! Ben 'koç' dedim değil mi?" diye arkasından söylendi Tufan. "İyi bok yedin geri zekalı. Hadi git şimdi gönlünü al kızın!" dedikten sonra elindeki poşete baktı. Geç gelişini telafi etmek için pasta alıp gelmişti. Belki bu işe yarardı. 

Hızla mutfağa gidip çatal aldıktan sonra merdivenlerden çıkıp odadan içeri girdi. Yatağa oturmuş olan Minel, Tufan'ın elindeki poşete merakla bakarken gözlerini kısmıştı. "Ne o?" diye sormadan edemedi. 

"Karım beni affeder belki diye gelirken pasta aldım." diyen Tufan, "Hem sabah da senin tatlının çoğunu ben yedim. Ayıp oldu." diyerek devam edince Minel yine göz devirmişti. "Sen ne kafasız uşaksın ya? Koç demen ayıp değildi ama tatlımı yemen mı ayıptı?" diye çıkıştı Tufan'a. Bu çocuğun bazen çok düşünceli bazen de çok düşüncesi oluşu dengesini şaşırtıyordu. 

Poşetten çıkardığı çikolatalı frambuazlı pastayı elinde tutarak çatalı batıran Tufan, Minel'in dudaklarını yalamaya başlamasıyla gülümsedi. Canının çektiği ve fazla dayanamayacağı belliydi. Çatalı ona doğru yaklaştırdığında yine de kafasını çevirip omuz silkti. "Git de bu pastayı koçun olmayan birine yedir!" 

MECZUP -Pus Serisi 3-Kde žijí příběhy. Začni objevovat