1.BÖLÜM: Yeni bir başlangıç

330 87 112
                                    

Her zamanki gibi bugün de erken kalktım.
Bugünü diğer günlerden ayıran bir şey vardı. O da yeni okuluma gidecek olmam, aslında kitaplarda da her şey böyle başlamıyor muydu, ama onların başına tahmini zor şeyler geliyordu.

Umarım benim başıma da böyle şeyler gelmezdi. Gerçi gelmesi mümkün değildi. O kadar insan içinden bunun bana denk gelmesi mümkün değildi. Bunu düşünmek bile bana gülünç geliyordu. Çok fazla oyalandığımı anlayınca yatağımdan kalktım. Elimi yüzümü yıkamak için lavaboya gittim. Lavabodan sonra da Burak'ı uyandırmak için odasına gidecektim. Burak'ın kim olduğuna gelirsek, Burak benim kardeşimdi ve henüz 7 yaşındaydı. O da bugün benim gibi yeni okuluna gidecekti. O da en az benim kadar heyecanlıydı. Henüz 1. Sınıf olmasının tabii ki bize bir etkisi bulunacaktı. Annem ve babam ben 1. Sınıfa başlarken çok sıkıntı çekmişler onları baya bir uğraştırmışım yani onlar öyle söylüyorlar. Umarım Burak'ta da öyle olmaz. Odamdan çıkar çıkmaz burnum ıhlamur kokusuyla doldu. Bu kokuyu her sabah duymaya alışkındım. Çünkü annem güne ıhlamurla başlar ve mümkün olduğunca ıhlamurla bitirmeye çalışırdı. Sabahları bu kokuyu duyduğum an kahvaltının hazır olduğunu anlayabiliyordum.
Evin her yerini dolduran ıhlamur kokusu eşliğinde Burak'ın odasına gittim. Kapının önüne geldiğimde kapının üstüne kocaman harflerle yazılı olan uyarıya gülmeden edemedim. Aynen şöyle yazıyordu;

BURAK'IN ODASIDIR. LÜTFEN AMA LÜTFEN ÇALMADAN GİRMEYİNİZ. DİKKATE ALDIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER. BURAK SUNAY:)
Bunu onun yazmasına imkan yoktu. Bunu bana zorla yazdırmıştı. Hatta bu kurala uymam konusunda beni de iyice tembihlemişti ama tabii ki ben bu kurala uymayacaktım.

Ee ne demişler kurallar çiğnenmek için vardır. Kapıyı çalmadan pat diye odaya girdiğimde boylu boyunca yatağına uzanmış olan kıymetli kardeşimi gördüm. Bir ayağı battaniyenin dışına çıkmış, kafasını da yastıkların arasına gömmüştü ve çok masum uyuyordu. Ama bu tabloyu maalesef ki bozmak zorundaydım. Çünkü ilk günden okula geç kalırdı. Kapıyı aralık bırakıp yanına doğru ilerledim. Battaniyeyi iki ucundan tutup yavaşça çektim. Battaniyeyi yere bırakırken Burak söylenmeye başladı. Bu çocuğun uykusu bu kadar hafif miydi? Allah Allah

"Abla rahat bırak beni uyumak istiyorum" dedi ama bu böyle olmaz ki benim olduğumu hemen anladı. Şimdi bunun hiçbir eğlencesi kalmamıştı ama yine de Burak'ı uyandırmam gerekiyordu.

"Hadi Burak kalk artık" dediğimde ağzının içinde bir şeyler geveledi.
Onun dediklerini anlamaya çalışmayı bir kenara bırakıp pencereye doğru ilerledim. Perdeyi açtığımda içeriye dolan ışık Burak'ı rahatsız etmişti. Kolunu alnına koydu ve gözlerini kısarak bana bakmaya çalıştı. Bunu yaparken biraz zorlansa da bana bakmayı başarmıştı ama tekrardan gözlerini kapattı. Şu an ne kadar uyanmış gözükse de aslında uyanmamıştı. Yatağının yanına gidip yastığın yanına oturdum. Tam hazırlanmasını söyleyecektim ki tekrardan uykuya daldığını fark ettim. Ne ara uyumuştu? Şuradan şuraya gelmem o kadar zamanımı da almamıştı. Gerçi ben niye şaşırıyorum ki benim kardeşim her yerde ama her yerde uyuma özelliğine sahipti. Keşke benimde böyle bir özelliğim olsaydı ama yoktu.

"Kübra, Burak'ı uyandır kızım" aşağıdan annemin seslenmesiyle tekrar görevimin başına döndüm. Burak'ın kulağının dibine kadar girdim ve yüksek olmasına özen gösterdiğim bir tonlamayla uyandırmaya çalıştım.

"Burak hadi kalk annem çağırıyor" bu kadar sese mezardaki dedem bile uyanırdı. Tövbe estağfurullah ne diyorum ben ya, iyi değilim ben bu söylediklerim aman düşündüklerim normal şeyler değil
Şansımı son kez deneyeceğim eğer kalkmazsa annemi çağıracağım. Neden ben uğraşıyorum ki? Tabii en mantıklısı beyin bedava, of ben bugün gerçekten iyi değilim. Neler söylüyorum, düşünüyorum diyecektim.

GERÇEĞİN İKİ YÜZÜWhere stories live. Discover now