8.BÖLÜM: Bir beyaz orkide

77 15 53
                                    

Selam arkadaşlar, biliyorum sizi birazcık beklettim ama emin olun beklediğinize değecek, şimdiden uyarıyorum bölümümüz çok uzun ona göre okumaya başlayın:)

Bölüm bitiminde en altta kelime sayısını yazacağım. Hepinize keyifli okumalar diliyorum. Başka bir bölümde görüşmek üzere...

~~~~~~~

Hayatımdaki gizemli olayları saymaya kalksam yaşımı bile geçerdi. Bir sürü gizemim var demiştim. Kıyaslayacak olursam aralarındaki en gizemli bu çiçeklerin sahibiydi. Bu kimdi bilmiyordum ama içimden bir ses bu kişini başımı belaya sokacağını söylüyordu. Eğer kalbimde biri olmasaydı. Ona bir şans verebilirdim ama ben o şansı çoktan başkasına vermiştim.

Bugün yaşadıklarım neredeyse dünün aynısıydı. Farklı olan tek şeyse önümdeki beyaz orkideydi. Ha bir de not vardı tabii, şu 'cuma günü karşına çıkacağım' dediği, bu cümleyi okuduktan sonra cuma gününün gelmesini sabırsızlıkla beklemeye başladım. Bu her kimse artık tanışmanın vakti gelmişti. Hatta geçiyordu bile
Bu kişi her kimse, ki kim olursa olsun büyük ihtimal tanımıyor olacağım. Acaba beni nerede görmüştü? Gerçi okuldan birisi olduğu için okulda illaki denk gelmişizdir. Denk gelmesek bile beni Kerem ile olan kavgamdan bile tanımış olabilirdi. Her neyse cuma gününün gelmesini beklemek zorundaydım.

Dikkatimi toplayıp bu kocaman beyaz orkideyi nereye koyacağımı düşünmeye başladım. Bu seferki hediyem sıranın altına sığmayacak kadar büyüktü. Ne yapacaktım? Nereye koyacaktım?

''Tabii ya'' aklıma gelen bir fikirle masada duran orkideyi kucakladım ve kimse gelmeden sınıftan çıktım. Okul için erken bir saatti bu yüzden de koridorda kimse yoktu. Kapının önünde durdum ve karşıdaki sınıfın kapısına baktım. Kahverengiydi. Gözüm ister istemez şubenin yazdığı yere kaydı. 11-A , burası Berk'in sınıfıydı. Sınıflarımız karşı karşıyaydı. Şansa bak. Neyse ki onu bulmam çok zor olmamıştı. Orkideyi bir kolumla tuttum ve diğer elimle de kapıyı açtım. Başımı yavaşça içeriye uzattım. İçeride sadece 4 erkek vardı ve bunlardan birisi de Berk'ti. Berk aynı benim gibi pencere tarafında oturuyordu ama sırada köşede değildi. Buradan bakılınca keyfinin yerinde olduğunu görebiliyordum. Bacaklarını sırasının üstüne koymuştu ve bir ayağını diğerininkinin üstüne atmıştı. Başını önüne eğmiş elindeki telefona bakıyordu. Kim bilir neye bakıyordu?

Berk'in yanında saçının rengini tam çözemesem de koyu kahverengi tonlarında beyaz tenli bir çocuk oturuyordu. Bu mesafeden maalesef göz rengini göremiyordum. Onların hemen önünde kumral, lacivert gözlüklü bir oğlan çocuğu oturuyordu ve onun yanında da kumralın en en açık tonunda saçları olan ve sürekli sırıtan bir çocuk vardı. Kumrallar çetesi...

O önlerindeki sürekli sırıtan çocuk beni gördü ve kaşlarını çatarak bana bakmaya başladı.

''Hayırdır bacım kime baktın?'' Sorusunun üzerine Berk'te dahil olmak üzere yanındaki iki çocukta kafasını kaldırıp bana baktı. Berk beni görür görmez bacaklarını masadan indirdi ve telefonu kapatıp sırasının üstüne koydu. Diğerleri benim bir cevap vermemi beklerken Berk çoktan ayağa kalkmıştı.

Berk şaşkınlıkla 'Kübra?'' Dedi ve durdu. Kapıda durmaktan sıkıldım ve sadece kafamın göründüğü kapı aralığından geçip tüm bedenimle Berk'in karşısına geçtim. Hepsinin gözü ilk olarak elimde tuttuğum orkideye kaydı. Bir an olsun sürekli sırıtan çocuğun güldüğünü görmüştüm ama onu çok fazla umursamadım. Belli ki manyak birisiydi. Hiç uğraşamam gerek yok, etrafımda yeterince deli, manyak, ruh hastası ve kafadan çatlak var, ay sayarken yoruldum ayol:)

Berk uzun bir süre elimdeki orkideye baktı ve sonunda konuşmaya karar verdi.

''Bu, bu yine ondan mı?'' Diye sorduğunda yüzü yine düşmüştü. Seviyorsan gel konuş be evladım. Belki vardır bir yolu

GERÇEĞİN İKİ YÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin