3. BÖLÜM

83 13 4
                                    


KAPALI KAPILAR

BEYNİMDE BİNLERCE olmazlar arasında eve doğru yürürken ısrarla çalan bir korna sesiyle kendime gelmiştim.

- Hayrola kızım bu ne dalgınlık, diye seslenen babam, makam aracını yanımda durdurmuştu.

Baba-kız yılların hasreti içinde ilk kez karşılaşıyormuş gibi kucaklaşmıştık, gergin geçen günlerin arkasında.

Aslında beni çok severdi babam. Ben de onu tabii... Bu sevgi öylesine ileri boyuttaydı ki, her akşam eve dönünce günün stresini, problemlerini benimle paylaşır, çözümsüz açmazlarla ilgili fikirlerimi bir uzman görüşüymüş gibi dinlerdi.

Ben de genç kız olmanın dumanlı kafasıyla her şeyimi paylaşırdım babamla. Ama son yaşadıklarımız aramıza bir tedirginlik
oluşturmuştu, birbirimize belli etmesek de.

Tek saplantısı ise Allah, din ve dindar insanlara olan sert tutumuydu. Sürekli olarak beni bu konuda uyarmaya devam ederdi.

"Sen uygar, çağdaş ve ilerici bir babanın kızısın. Gerici, yobaz ve din saplantıları olanlardan uzak dur" diye sık sık tembih ederdi.

Babamla özel makam aracında eve doğru yol alırken, bir yandan Garip'in sessizce içime yerleşen sevdasını, öte yandan babamın
önyargılarını düşünüyordum.

Önümde çok çetin bir hayat yolunun durduğu belliydi. Beni soluksuz bir macera filmi gibi bir gelecek bekliyordu anlaşılan.

O akşam yine alışılmış bir sofra kurulmuştu evimizde.

Babamın sevdiği yemekler, mezeleri ve içkisi.

Yirmi iki yıllık eşi olan annem ezberlemişti babamın zevklerini, nefretlerini, sevdiği ve sevmediklerini.

Emretmek duygusunun kanına işlemişliğiyle evdeki tek otorite oydu.

Onun kuralları, onun fikirleri, onun rehberliği.

Çağdaş, ilerici ve demokrat söylemleriyle kişiliğimin oluşmasında tek etkileyici olan babam, oturduğu makamın imkanlarıyla da
dilediğimiz bir hayatı yaşatıyordu bize, büyük bir zevk ve sefa içinde.

Tek kapalı olduğu alan "Din ve Allah" idi. Zaten evimizde o kapı asla çalınmıyordu, bazen annemin damarı tutsa da.

Ürkütücü Tedbirler!

Dinle olan tek bağımız bayramlardaki geleneksel törenlerdi. Onun dışında bizi dini değerlerle bağlayan bir iletişim gerçeğimiz yoktu.
Her ne kadar annem, babam ileri gittiğinde sesiz bir tepkiler veriyor olsa da o da cılız, önemsiz ve etkisiz kalıyordu.

Akşam sofrasının sonunda o gecenin özel olduğunu hissetmiştim, babamın yüzünde oluşan derin endişe çizgilerine bakarak.

Belli ki geleceğini ilgilendiren çok önemli bir gelişme vardı, onu endişelere sevk edecek kadar.

Annem, babamı çok iyi tanımış olmanın pratikliği ile:

- Hayrola bey, dedi. Yemek boyunca seni izledim kendinde olmadığının farkında mısın?

Uykudan uyanır gibi silkinmişti babam annemin ikazı karşısında.

Rengi bir anda uçtu, bir müddet sonra da kızıla boyandı, görevini yapamayan bir çocuğun ezilmişliği içinde. Gözünde oynaşan hüzünlü
pırıltılar tahminlerimizin ötesinde çok ciddi mesajlar taşıyordu.

- Zor günler geçiriyorum, dedi çok ötelerde oynayan bir filmin en dramatik sahnelerini görür gibi.

- Neymiş o zor olan, diye araya girdi annem elindeki çay bardağını masaya bırakarak.

SONSUZLUĞA UYANMAK {TAMAMLANDI}Where stories live. Discover now