6.BÖLÜM

48 11 6
                                    

KALBİMDEKİ FIRTINA

   ZİHNİMDE FIRTINALAR eserken kapımızın zili çalındı o esnada. Annem gecikince ben fırladım derhal kapıya doğru. Gelen o ilin önemli kişilerinden birisiydi. İldeki “irtica operasyonları” adıyla yapılan baskınları birlikte planladıkları kişiydi. Son günlerde sık sık
kapımızı çalar olmuştu, bu yüzden.

   Yine masum insanlar için bir baskın planladıkları korkusu içimde hızla dolaşıvermişti. İçeri giren komutan ve babam salona geçmiş, hararetli hararetli konuşuyorlardı. Merakımdan dolayı babamla
birlikte çekildikleri odanın kapısına yaklaşmıştım, neler konuştuklarını dinlemek için. En azından üniversite için bir şeyler duyarsam onlar baskın yapmadan haber uçurma niyetindeydim. Artık Garip gibilerin acısı bir kez daha yaşansın istemiyordum.

   Babam jandarma komutanına bilgi veriyordu planladıkları hususlarla ilgili.

— Bahse konu olan şahıs geldi. Kendisini bir tarikat şeyhi olarak tanıtıp, etrafına cemaat toplayacak. Biz de tanınıp ilgi görmesine
destek olacağız. Şehirde saygı gören bir din adamı görüntüsü oluşturduktan sonra, ayarladığımız bazı kadınlarla uygunsuz
sahneler oluşturup bunu kamuoyuyla paylaşacağız. Bunun insanlar üzerinde oldukça etkili olacağına inanıyoruz.

— Ya diğer husus?

— O da tamam. Her şey ayarlandı. “Başörtüsüne özgürlük” adıyla bir yürüyüş tertip edilecek. İçlerine giren bazı bayanlar “ŞERİAT İSTİYORUZ” yazılı pankartlar açacaklar. Bu şekilde halk da bunların amacının başörtü meselesi olmadığını, şeriat için bunları yaptıklarını zannedecekler. Bu da bizim işimizi kolaylaştıracak.

— Ya son senaryo?

— Yakında basına vereceğiz. Halk çok şaşıracak. Bizim niçin irticayla mücadele ettiğimize inanacak.

   İliklerime kadar titredim bu akılamaz tuzakları duyunca. Vicdanında küçük bir insaf kalmış bir insan bunu nasıl kendi vatandaşına yapabilirdi. Bir düşmanın bile aklına gelmeyeceği böyle bir çılgınlığı planlayan babamı artık, nasıl affedebilirdim?

   Bu saf ve temiz Müslümanlara karşı akılları durduran bir ihanetti, apaçık. Bunu ancak dine ve Allah’a düşman bir insan yapabilirdi.

   “İrticai faaliyetler” adı altında basına yansıyan haberlerin gerçek olmadığını, bazı art niyetli eller tarafından hazırlanıp suçsuz Müslümanları töhmet altında bırakıldığını çok iyi anlamıştım.

   Demek ki sokaklara çıkan bazı insanların din adına yaptıkları bazı taşkınlıklar, böyle aslı astarı olmayan hain planlarla uygulamaya konuluyordu. Suçsuz insanları suçlu göstermek için yapılan bu çalışmalar aklımı durdurmuş, kanımı dondurmuştu.

   Bu kahredici sahneye daha fazla dayanamayarak odama çıkıp,
kendimi attım yatağın üstüne içimi paramparça eden bir ıstırapla.

   Tertemiz insanlara reva görülen bu zulme karşı hayalimdeki suçlularla müthiş bir bedelleşme içindeyken, Sultan aradı beni:

— Sana çok yakın bir evde arkadaşlarla çay içiyoruz, dedi. Seni de aramızda görmek istedik. Eğer müsaitsen seni alalım.

   Oh... Bu teklif ilaç gibi gelmişti. Beynimde at koşturan binlerce süvarinin ayakları altında tam ezilecekken bir kurtarıcı el gibi uzanıvermişti bu davet. Kimselere anlatamayacağım kadar ürpertici bu hadiseyi içime gömdüm. Hiç ısrar edilmesini eklemeden,

— On dakika sonra kavşağa çıkacağım, dedim.

   Anlaştık.

   Kalktım aceleyle hazırlandım. Anneme çaya davet edildiğimi söylerken, babam misafirini uğurlamış odasına dönüyordu. Hiçbir şey olmamış gibi bir rol içindeydim.

SONSUZLUĞA UYANMAK {TAMAMLANDI}Where stories live. Discover now