5. BÖLÜM

60 12 3
                                    

EY GARİP!

   GARİP’E BENZETTİĞİM bir çocukla irkildim o an. Ürperdim, titredim, heyecanlandım.

   Göğüs kafesimi zorlayan hislerimin kâbusu içinde şimşek gibi bir fikir geldi aklıma.

   Okula gelmesi engellenen, hayatı karartılan, çaresizlik içinde çırpınan Garip’in anne ve babasını ziyaret etmeyi düşündüm. Kendisiyle karşılaşırım umudu yeşermişti bir anda içimde.

   Belki beni bu şekilde fark eder, hiç aklında yoksa bile bir işaret alırdı. Bu bile benim için bir umut oldu, haftalardır içimde sönmeyen
sevda ateşine karşı.

   Üniversiteye çok yakın olan hastanenin yolunu tuttum hiç vakit kaybetmeden, heyecanım doruk noktaya tırmanmıştı.

   İki yüz metrelik yol, bitmek bilmeyen bir hasret kulvarı gibi gelmişti, dermansız bitkin halime.

   Her attığım adımla, ıstırabın kör kuyusuna yuvarlanacakmışım gibi bir tedirginlik içindeydim. Bir rüya gibi gelerek yüreğimi avuçlayıp bir rüya gibi kayıplara karışan Garip’le karşılaşma hayali, nefesimi kesiyor, kalbimi kontrol edilmez bir heyecanla dolduruyordu.

   Garip...

   Sen ne Garip bir insansın ki, etrafında onlarca pervane olan gençler dururken, sihirli sevginle yüreğimin en kutsal yerine yerleştin. Bunun sırrı o yüzüne yansıyan saflığın ve duruluğundu.

   Beni öylesine cezp etti ki o büyülü iklime, bir daha kendimi çekip alamadım.

   Hey Garip!
   Çekingen, dürüst, mahcup bir köy genci.

   Senin haberin yok, sessiz geçen saniyelerimin yakıcılığından.

   Nereden bileceksin ki, geleceğini karartan bir emniyet müdürü kızı, senin saflığına tutuldu, yüzündeki nurlu ışıltına vuruldu.

   Hey Garip!

   Beni garip hallere düşürdün, çaresiz dertlerin sahibi yaptın, ulaşılmaz bir aşka mahkûm ettin. Sevdası öksüz kalacak bir sevgiyi yüreğime sardığının farkında değilsin.

   Hey Garip!

   İşte ben de senin bu garipliğini sevdim.

   Nerede olduğunu unuttuğum yolda, bir araba kornasıyla kendime gelmiştim. “Kızım canına mı susadın?” diye bağıran bir şoförün sesiyle irkildim.

   Hastane yanındaki marketten bir şeyler alıp, poşetin içine yerleştirdim. Kalbimi avuçlayan bir his fırtınası içinde hastanenin üçüncü katının merdivenlerini tırmanmaya başladım.

   Sevdasına tutulduğum günden beri bir kez bile göz göze gelmeden sevdiğim, kalbimin prensine gidiyordum olmaz umutları hayal ederek. Her türlü riski göze almış cesur bir savaşçı rolü oynamaya çalışsam da, her şeyin pamuk ipliğine bağlı olduğunu da unutuyordum.

   Babamın akıl almaz davranışı yüzünden beni görür görmez bir çırpıda defedebilirdi. “Sen kimsin, ben kimim...” diye farklı dünyaların
adamı olduğumuz için burun kıvırıp sırtını dönebilirdi.

   “Benim böyle sevdalara ayıracak zamanım yok!” diyerek bana kapıyı gösterebilirdi.

   Ve daha birçok ihtimal büyük hevesle tırmandığım merdivenleri bitimsizleştiriyor, aklımı allak bullak ediyordu.

   Kapı önüne geldiğimde vücudumdaki bütün takat tükenmek üzereydi. Düşüp bayılacak kadar bir duygu afeti içinde terler döküyordum.

SONSUZLUĞA UYANMAK {TAMAMLANDI}Where stories live. Discover now