twenty seven'

46.9K 4.8K 1.3K
                                    

Taehyung okulun karşısına park ettiği arabasına yaslanmış bir eli cebinde diğerinde arada yaktığı çakmağını döndürüp dururken çalan zille sertçe yutkundu.

Sigara içmesi gerekiyordu ama içmiyordu. İçemiyordu.

Kokusu Jungkook'u rahatsız eder mi bilmiyordu ama ihtimaliyle bile içmek istememişti. Halbuki ne zaman gergin olsa sigarasına sığınırdı. Şimdiyse gerilmesini sağlayan oğlanın hoşuna gitmez diye içmekten çekiniyordu işte.

Eğik başına rağmen gözleri üste kayarak bakışları çoktan öğrencilerin çıkıp kalabalık oluşturduğu okula takıldı. Bir kez daha yutkunmaktan alamadı kendini. O konuşma sonrası Jungkook'la karşı karşıya gelecekti. Bir saat olmuştu ama o anki gerginliği hala üstündeydi. Değişik duygular da vardı ama bunun yanısıra.

Sinirlenmişti, üzülmüştü, kırgın hissetmişti. En çok da Jungkook 'yanımda olmazsın' dediğinde hissetmişti bir şeyler. Neden bilinmez o an o zamana kadar Jungkook'a öyle hissettirdiği için kendine kızdı. Demek dedi böyle hissettiriyorum.

Aralarındaki tam olarak nereye gidiyor bilmiyordu. Korkmuyordu ama çekiniyordu. Arkadaşından ve tepkisinden çekiniyordu. Jungkook arkadaşının kardeşiydi. Liseye gidiyordu. Aralarında dört yaş vardı. Bunun gibi birkaç şey daha sayardı belki ama ilk öncelik bunlardı. Eunwoo'nun tepkisi de esas sıkıntıydı tabi.

Başka şeyler de vardı ama. Mutfakta konuştukları geceden sonra bir hafta konuşmamışlardı ve Taehyung bu bir haftayı kendisine test görmüş, kendisine kaybetmişti. Yapamamıştı işte. Jungkook olmadan yapamamıştı. Aklından bir saniye bile çıkmamıştı.

Jungkook'u görme isteği, o yumuşak kokusu, güzelim saçları, kendisine olan bakışları ve hızlı attırdığı kalbi... Günü geç saniyeler geçtikçe Taehyung bunlarla her şeyin üstünden geleceğine inanıyordu artık. Bu düşüncesi arttıkça da kendisini tutamamaya başlamıştı işte. 

Ama Jungkook'un yanlış düşündüğü bir şey vardı.

Eğer Taehyung tüm kötü düşünceleri bir kenarıya bırakıp elini tutarsa tavır alınacak kişi Taehyung olurdu. Ki bu dalga geçme amaçlı da olmazdı. En yakın arkadaşlarından sert bir tavır alır, araları açılırdı. Bu da çok önemli gelmemeye başlamıştı ama.

Böyle böyle sıkıntıları vardı işte Taehyung'un. Kafası allak bullaktı baya uzun zamandır.

Uzun parmakları arasındaki çakmağı döndürmeyi bırakıp kafasını kaldırdı ve keskin gözleriyle deri ceketinin cebine çakmağı tıkarken dudaklarını yaladı. Çoğu kız grubunun onu gördüğü gibi durup kendi aralarında ne 'ne kadar yakışıklı, kim bu' konulu konuşmalarını ne de üzerine sabitlenen dik bakışları fark ediyordu.

Gözleri sadece birini arıyordu.

O tek fark ettiği de çantası tek omzunda asılı uzun saçları da neredeyse o geniş omuzlara uzanan bedendi. Taehyung dudak içini kemirirken beyaz tişört ve içine kattığı mavi kota kaydı bakışları. Yakışmıştı. Fiziğini de öne çıkartmıştı.

Şu uzun boy, geniş omuzlar, incecik bel, dolgun kalça ve kalın uyluklara rağmen ince bacaklara sahip fiziği. Tanrı şahit Jungkook apayrı bir şekilde yaratılmıştı. Taehyung buna kalıbını da basardı.

Jungkook'sa bir haftadır yaşadığı -öncesinde de pek bitmeyen- gerginlik ve bir saat öncesinin verdiği patlakla da Taehyung'dan daha karışıkken yaşının verdiği heyecan da vardı her bir yanında.

Aceleciydi. Ne olacaksa bir an önce olsun modundaydı ama onlar hep oldukları yerde dolanıp duruyorlardı. Bu sefer diyordu, en azından bu sefer ikimiz arasında bu mevzu.

Tam olacakken yine olamamanın acısını da yaşıyordu.

"İlk defa görüyorum! Instagram hesabını alana elli won veririm, hadi! Buraya mı bakıyor o?"

Jungkook bağırışlarla beraber omuz atarak yanından geçen kız grubuna sinirle bakarken dudaklarını birbirine bastırdı ve onların bakışlarının hedefini takip etti.

Gördüğü arabasına yaslanmış kendisine bakan bedenle de midesine yumruk yemiş gibi hissederken kulakları uğuldadı. Siktir dedi içinden. Yine o bakışlarla bakıyor.

Gelmiş. Geldiği yetmez gibi yakışıklılığıyla diğerlerinin de dikkatini çekiyor.

Sinirli bir nefes sonrası kızların kendisine yaptığı gibi içlerinden birine omuz attı ve onların susup anlamayarak şaşırmasını sağlarken hızlı ve sert adımlarla arabaya ilerledi.

Taehyung her bir hareketini takip ederken ona bir bakış attı, gözlerini devirip başka yüzüne bile bakmadan arabanın önünden geçip yolcu koltuğuna sertçe attı kendini.

Taehyung bu tavırla her şeye rağmen yarım ağız sırıttı. Şımarık. İhtiyacı olan derin bir nefes sonrası o da kendi koltuğuna bindi ve kollarını göğsünde bağlayıp kafasını çoktan dışarıya çevirmiş çocuğa son bir bakış atarak önüne döndü.

Göz göze bile gelmek istemiyor demek.

"Bir daha beni almaya gelme."

Jungkook kendisini tutamadan bu cümleyi kurduğunda Taehyung kıskandığı için kurduğunu anlamadan kendisini istemediğini düşündü ve canı sıkıldı. Dişlerini sıktı.

Akşamın ne getireceğini bilmedikleri sessiz yolculukları da o an başladı.

[][][]

Evet, ara bölüm gibi bişi.

Görüşürüz🫶

Görüşürüz🫶

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
where is ur brother? |taekook ✔️Where stories live. Discover now