twenty eight'

46.3K 4.8K 2.5K
                                    

"Sigara var mı?"

Yoongi'nin sorusuyla herkes sessizleşip birbirine bakarken Bambam'ın telefonundan gülerek bir şeylere bakan Eunwoo olduğu yerde daha çok yayılmıştı. Yeniden onlarda toplanmışlardı.

"Odamda bir yerde yedek paket vardı ama çıkamam ben yorgunum."

Tekli koltukta yayılan Taehyung bunu duyduğu gibi kasılan midesi ve ayağına gelen fırsatla çok fazla düşünmeden hızla ayaklanıp bakışları üzerine çekmişti. Düşünmek istemiyordu artık hiçbir şeyi.

"Ben getiririm."

Kimse bunu yadırgamazken sadece Yoongi kısılan gözleriyle o merdivenlerden çıkıp kaybolana kadar onu izlemişti. Bir şeyler olduğunun elbet farkındaydı. Sadece emin olmayı bekliyordu Taehyung'la konuşmak için.

Taehyung ise yemekten sonra oturdukları salonda yemek dahil hala aşağıya inmeyen Jungkook'u bekliyordu ama gelmeyeceğini de biliyordu. Aynı evde olup onu görememek canını sıkıyordu. Birkaç ay önce bunu duysa gülerdi. Çok fena gülerdi hem de.

Merdivenler bittiğindeyse Eunwoo'nun odasına yerine Jungkook'un kapısının önünde durdu ve vakit kaybetmeden kapıyı çaldı, içeriden bir komut beklemeden açtı.

Yatağında uzanmış kitap okuyan Jungkook havalanan kaşlarıyla merakla kapıya bakarken içeriye girip kapıyı kapatan bedenle midesine yumruk yemiş gibi oldu. Hala şaşkınlıkla Taehyung'a bakarken Taehyung kapıya yaslanmış kendisini süzüyordu.

Üzerinde öylesine bir pijaması varken hızla yatakta iki diz üstü oturur hale gelip ayracını bile koyamadan kitabı kenarıya bıraktı ve sertçe yutkundu. Hayal görmüyordu değil mi şu an?

Sessiz geçen yolculukları sonrası eve geldikleri gibi yine Taehyung'un yüzüne bakmadan odasına çıktığında pişman olmuştu. Özlemişti çokça ve yüzüne bir saniye bile bakmadım diye sinirlenmişti kendisine. Şimdiyse özlediği beden tam karşısındaydı.

"Ne işin var burada? Niye geldin?"

Taehyung telaşlı sesle sırıtırken odayı inceleyerek adımlamaya başladı. Jungkook gibi sade ve tatlı bir odaydı işte. Çalışma masasının önünde durup test kitaplarını incelerken dudakları büzüldü, yutkunup gözleri kocaman açılmış Jungkook'a baktı.

"Odana ilk defa giriyorum. Tatlıymış, sahibi gibi aynı. Her şey seni yansıtıyor."

Jungkook duyduklarıyla sertçe yutkundu, bunu beklemediği için şaşırdı kaldı, yanakları kızardı ama utangaçlığını atarak sertçe yutkunup hızla ayaklandı. Beyaz tişörtün açıkta bıraktığı esmer kaslı kolu tuttuğu gibi çekiştirmeye başladı.

"Çık, çık odamdan hemen. Abim görür aşağıda hepsi kapıyı kapattın bir de çık!"

Jungkook dişleri arasından sessiz olmaya çalışarak bağırırken Taehyung bu çekiştirmeden iki adım kadar etkilenmiş, dudaklarını yalayıp alt dudağını ağzı içine almıştı. Gerilmişti. İkisi de gerilmişti ama Taehyung'un gerginliği yakalanmadan öte Jungkook'un korkusuydu.

Kolunu kurtarıp Jungkook'un kendisine dönmesini sağladığında Jungkook tüm siniriyle daha fazla dayanamadı ve Taehyung'un göğsüne içinde tuttuklarının hıncını çıkarırcasına vurmaya başladı.

"Aptalsın, aptal. Nefret ediyorum senden. Niye geldin git işte. Altı yıldır yaptığını yap. Görme beni. Şimdi de görmüyorsun zaten. Bıktım senden."

Taehyung ufaktan acıyan canına değil de ağlayacak gibi duran bedene daha fazla dayanamadı ve bileklerini tuttuğu gibi birkaç çaba sonrası debelenmesinin durmasını sağladı. Bu ifade canını sıkıyordu. Hele kendisinin sebep olduğunu bilmek daha da sıkıyordu.

where is ur brother? |taekook ✔️Where stories live. Discover now