204 31 170
                                    

"Ablaaaa!!" Lalisa yorganına sarılmış uykusuzluktan gözleri kapanırken kendini zor tutuyor. Emily Lisa'nın ona çağırmasıyla balkonda içtiği kahvesini bırakıp endişe ile kardeşinin odasına koştu. Kapıyı açıp içeri girdiğinde yorganını her tarafına çekmişti.

Emily yorganı açıp Lalisaya baktı. "Ne oldu?"
Lalisa ablasının nerde durduğunu göremediği için ona değil boşluğa bakıyor. "Abla sıkıştım." dedi. Emily bir an rahatladı ardından koluna çimdik atmayı ihmal etmedi. Lalisa yalandan yüzünü buruşturup, ağlama numarası yapmaya çalıştı. Ama iyi bir oyuncu değildi, emily ona hiç inanmamıştı.

Yorganı üzerinden kaldırıp kollarını tuttu emily daha sonra yataktan kaldırıp koluna girdi. Odadan çıkıp koridorun sonuna ilerlerken tüm camlar açık olduğundan daha yeni doğan güneş ışık yaratıyordu ikisine.

Lalisa iyice sıkışmış çişini kaçırmamak için bacaklarını birbirine bastırıyor ve emily onun bu haline gülüyor. Ayakları ile hızlı hızlı adım yapan Lalisa en sonunda ablasının yardımı ile tuvalete girdi. Emily onu kapıda beklerken lalisa sonunda çişini yaptı.

Kapıyı tıktıklayan kız ablasının kolu ile tuvaletten çıktı, ellerini yıkamayı ihmal etmedi. "Ay rahatladım" dediğinde ablası ile bir güzel güldüler. Emily onu odasına götürdü. "Biraz daha uyu, dinlen ben kahvaltımızı hazırlayayım seni uyandırırım bebeğim" dedi ve Lalisa'yı yatağa yatırıp yorganı üzerine örttü. Kahküllerini iki yana atıp alnına uzun bir öpücük kondurdu.

Emily odadan çıktıktan sonra mutfağa gitti. Televizyon odası ile mutfak yarım şekilde birleşikti. Televizyonu çok kullanmıyorlar, arada şarkı dinliyorlar ve konser veriyorlardı birbirlerine. Ve emily Lisa'nın sesindeki muhteşemliği görmüştü. Lalisa güzeldi, muhteşemdi, fiziği harikaydı, sesi çok güzeldi ama kördü. İşte bu çok acımasızcaydı. Kaderi ona ağır bir ceza vermişti. Yada tanrı gözlerini kapatıp kendini kapadı ona.

Laptopunu alıp müzik açan emily derin bir nefes alıp dolaptan sebze yumurta ve gerekli malzemelerini çıkarmıştı. Biber, mantar, soğan, domatesleri doğrayıp az yağda tavada kızartı. Kızaran sebzelerin üzerine çırptığı yumurtayı döküp ocağı kıstı. Kısık ateşte pişen yumurtanın yanında pirinç kekleri vardı. Azıcık su ile açılmış ve salçası hazırlanan yiyeceğin biberleri de hazırdı. Yeşil soğan ve salçasını döküp güzelce yedirdi tencere içindeki keklere. Pirinç kekleri yani tteokbokki su ile pişerken üzerine kaşar dilimi koyup kapağını kapattı. Altını kıstı.

Omleti beyaz oval bir tabağa koydu tteobokki için kase çıkardı. Hazır kimbapı kesip uzun ve dar tabağa koydu. Tahta kaşık ve çubuklarını masaya dizdi. Portakal sularını da hazırladı ve masada ki yerine yerleştirdi. Bugün hava güneşli ve açıktı en güzeli balkonda kahvaltıydı.

Büyük bir tepsinin içine tüm hazırladıklarını koyup hazırladı. Mutfaktan oturma odası ardından karşısındaki sürmeli kapılı balkona girdi. Oval ahşap masanın üzerindeki lila ortüyü aldı ve uzun zamandır kullanılmadığı için biriken tozu aldı. Balkonun yerden tavana kadar siyah sürmeli camlarını açtı ve tekrar mutfak odasına yöneldi.

Büyük tepsi hespsini içine sığdırmıştı. Yavaş yavaş yürüyüp tepsiyi masaya koydu ardından tüm malzemeleri koyup mutfağa sonra Lalisa'nın odasına gitti. Kapıyı tıktıklayıp içeri girince uyumayan Lisa ile kaşları çatıldı. Yorganı kafası hariç tüm heryerine örtmüş gözleri açık öylece boşluğa bakıyor ve öyle duruyordu. Kapının sesi ile kafasını çevirmişti ancak çevirdiği yerde emily yoktu. Emily orada değildi ne yazıkki lisa bunu bilmiyordu.

flowers smelling blood ★ lizkookWhere stories live. Discover now