0.7

88 15 37
                                    

______________________________________

0.7

Sabah her zaman uyandığımdan daha erken bir vakitte uyandım. Saat tahminimce yedi veya yedi buçuktu. Tahminimce diyorum çünkü herhangi bir alarm kurup uyanmamıştım. Beni uyandıran tamamem iç güdülerimdi.

Yerimden doğrulup telefonuma uzandığımda saatin tahmin ettiğim gibi 07:33 olduğunu görerek dudak büzdüm kendi kendime. Saat 9'a kadar epey bir vaktim vardı.

İlk işim banyoya gidip yaklaşık yarım saat süren ılık ve bol köpüklü bir duş almak oldu. Sanki vücudumdan ne kadar bol köpük akıp giderse o kadar temiz bir ruha sahip olacakmışım gibi hissediyordum. Bir nevi ruhumu temizliyordum yani duşta.

Sonrasında duştan çıkıp kurulandım ve nedense iş görüşmesine değil de çarşıda dolaşmaya çıkacakmışım gibi açık renk, bol bir kot pantolon ve ip askılı beyaz bir bluz geçirdim üstüme. Bu kombinimi takılarla ve beyaz spor ayakkabımla taçlandırmayı düşünüyordum ama bunlar sonraki işlerdi. Önce kahvaltı yapmam gerekiyordu.

Bu yüzden doğruca mutfağa yöneldim. Ve yine kızarmış ekmeğin başrolde olduğu basit bir kahvaltı hazırladım kendime. Bu benim vazgeçilmezimdi, kızarmış ekmeğe bayılıyordum.

Kahvaltıdan sonra tekrar banyoya yönelip dişlerimi fırçaladım ve aynanın karşısında biraz oyalanıp tatlı bir makyaj yaptım kendime. Hafif bir allık, lip gloss ve tabiki eyeliner.. İkinci vazgeçilmezim de buydu. Hiçbir şey sürmesem bile eyeliner olurdu mutlaka yüzümde. Gözlerimin şeklini ve rengini olduğundan daha hoş gösterdiğini düşünüyordum.

Banyodaki işim bittiğinde odama dönüp az önce bahsettiğim takılarımı takarak kombinimi bir üst levele taşıdım. Üst üste bir kaç zincir kolye ve ucunda bıçak sembolü olan iki küçük küpe. Kolyelerimin birinin ucunda ise üç tane iç içe geçmiş üçgen vardı. Diğerinde ufacık bir yarım kalp, öteki ise düz zincirdi. Takılarım kombinime göre biraz gotik kaçıyordu açıkçası ama pek umrumda değildi. Bu konuda biraz isyankar ve özgür ruhluydum. Tuhaf takılarımı kombinime uydurma gibi bir çabam yoktu.

Ellerim ve bileklerim ise boştu.. Aslında, 5 yıl öncesine kadar parmaklarımı keyfimce yüzüklerle dolduruyordum ama üniversiteye başladıktan sonra bu huyumdan vazgeçmiştim. Daha doğrusu vazgeçmek zorunda kalmıştım. Çünkü hocalarım yemek yaparken yüzük, bileklik gibi takılar takmamıza kesinlikle izin vermiyorlardı. E doğal olarak tabi..

Bende bu kurala alışmıştım ve şimdilerde bile yüzük takma gereği duymuyordum. Eskiden kalan onlarca eklem yüzüğüm çekmecemde emekliye ayrılmış bir şekilde uyuyorlardı yani..

Yüzüklerimi yad etmeyi bırakıp odamdan çıktığımda tek eksiğim spor ayakkabılarımdı artık. Doğruca kapıya koşup ayakkabılıktan onları alıp giydiğimde ise her şeyim tamamdı. Yeni işim için hazırdım..

Dün telefonda konuştuğum hanımefendinin bana verdiği adrese gitmek için 3 tane minibüs değiştirmem gerektiğini öğrenmiştim bu arada. Bu beni biraz hayal kırıklığına uğratmıştı. Bu şekilde nasıl yapacaktım bilmiyordum.

Ama başka şansım da yok gibi görünüyordu.

Bu yüzden tamı tamına 3 tane minibüs değiştirip bahsedilen adrese geldim.

En azından minibüsten indikten sonra çok fazla yürümem gerekmiyordu. Yani ben öyle düşünüyordum.. Ama kafamı kaldırıp önümdeki devasa malikaneyi gördüğümde bu düşüncem zihnimden silinip havadaki oksijene karışmıştı.

Buranın bahçesi bile en az 3 kilometre olmalıydı!

Öyle büyüktü ki, nutkum tutulmuştu gerçekten.. Gözlerim şaşkınlıkla aralanmış, ağzım açık kalmıştı. Hayran hayran izliyordum karşımdaki yapıyı..

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 13, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Ben Bu Devrin İnsanı DeğilimWhere stories live. Discover now