7

47 2 3
                                    

Araba kampüsü es geçip biraz ötedeki binada durdu. Katil arabadan inmişti. Mor saçları gerçekten de nefes kesiciydi. Uzun kemikli parmakları, şık giyim tarzı... onu incelerken bana seslendi.

"Manzara güzel sanırım hm?"

"Saçmalama istersen, hem ben niye buradayım?"

"Küpeyi çıkarmanın cezası var."

"Şaka mı yapıyorsun!"

"Küpeni takıp beni takip et!"

Küpemi takıp dediğini yaptım. Binaya girince uzun kolları bedenimi sardı. Oldukça sıkı sarıyordu ve nefesini özellikle enseme veriyordu. Bu beni titretmişti. Az çok ne olacağını anlayınca kollarından çıkmaya çalıştım ama nafileydi. Kolları çok güçlüydü.

"Aptal! O pis düşüncenden sıyrıl ve kollarını çek!"
"Belki bir gün sincapçık ama şuan başka bir cezan var."

Sırıtmıştı. Zihnimin kirliliği onu güldürmüştü.

"Şu masaya otur. O bilgisayara özgeçmişini yaz"

"Oldu paşam, yazmıyorum!"

"Şu fotoğrafı karakola mı versem?"

Evet, yine aynı yerden vuruyordu piç. Mecbur oturdum ve açık sayfada metin kısmına girdim. Tepeme dikilmişti. Her adımımı dikkatle izliyordu. Yanlış yaparsam mahvedecekmiş gibi...

"Üzerine çok düşünmesene! Yalan düşüneceğine başla bir yerden."

"Resmen yapmadığım şeyle korkutuyorsun beni"

"Ama sende fazla şikayetçi görünmüyorsun"

Haklıydı. Bu fotoğrafı vermeyeceğine neredeyse emindim ama küçük ihtimaller bile hayatıma mâl oluyordu.

Yaklaşık yarım saat otobiyografimi yazdım. Olabildiğince dürüst olmaya çalıştım. Kaybedecek bir şeyim yoktu. En azından biri beni tam olarak tanıyacaktı-bu deli manyak katilin teki olsa bile-

"Ailesizlik... temel hikayen bundan ibaret."

"Buna alıştım. Bunu bana kullanma bile, işe yaramaz."

"Katilcilik oynamıyorum sincapçık, ben katilim."

Biraz daha okudu. Yüzünden sırıtış eksilmiyordu.

"Ben oraya gülünecek bir şey yazmadım Lee!"

"Sincapçık, içinde senin olduğun bir şeye sırıtmadan edemiyorum. Buna da alış."

"Bu kadarsa ben gidiyorum."

"Bir daha o küpeni çıkarma. Yoksa sonunda ağlarsın."

"Ağlamak mı, işte buna gülerim Lee. En son ne zaman ağladığımı bile bilmiyorum!"

Kahkaha atıyordum. Deli gibi. Katil ise sırıtıp beni izliyordu. Gülüşümü incelediğini anladım.

"Uzun zaman sonra ilk defa gerçekten güldüm Lee Know."

"Bu gülüşü duymak için hep aynı şeyleri sayarım sincapçık!"

Onun dediği şeyle kaşlarım çatıldı. Kapıya yöneldim. Daha fazla burada duramazdım. Kapının kolunu indirdim ama kapı açılmadı. Daha çok zorladım ama kapı kilitlenmişti belli ki.

Katil kapıyı üzerimize kilitlemişti.

"Kapı kilitli. Bu gece buradasın. Cezanın finali bu."

"Benim bir 'öğrenci' olduğumu unutma Lee. Yurda gitmezsem okul beni aramaya başlar. Arkadaşlarım endişelenir."

"Hepsi seninde o sikik kurbanlardan biri olduğunu düşünür. Arkadaşların da okulun da umrumda değil."

"Tek umrunda olan ben miyim yani?"

"Kendini önemli sanma sinapçık, sen sadece kurbanlarımın en çok acı çekecek kişisin."

"Yanıma hiçbir şey almadım. Burada kalamam."

"Ne istiyorsun Hazreti Han?"

"Eve gitmek köle."

Tamam, haddimi aştım ama ne yapayım? Bu patlıcan kafayla eğlenmek çok zevkli!

"Şuan konumlarımız kıyaslamayalım sincapçık, zararlı çıkarsın"

İki dakika eğlenmeye gelmiyordu. Katil ekime anahtar tutuşturup yandaki dolabı gösterdi.

"Bu dolapta ne gerekiyorsa var. İstediğin olusa kulağında küpe var unutma."

"Ha sen ciddisin"

"Ne sandın sincapçık?"

Çıkarken bana son kez bakıp gitti ve kilit sesini duyunca işin ciddiyetini kavramıştım. Ne yapayım? Ben çoğu şeyi alaya bağlıyordum. Chan hyung bile bu yüzden bana kızardı. Ciddi olamazsam meslek hayatımın parlak olmayacağını söylemişti bana. Neyse işte. Yine burada tıkılıp kalmıştım. Az önce oturduğum sandalyeye geri oturdum. Bilgisayara yöneldim ama metin dosyası hatiç her şey şifreliydi. Yemedik laptopunu amk anladık en gizemli şerefsiz piç sensin!

"Ben bir gün burada ne yapacağım amk bari oyun falan açayım!"

"Listeye baktım 3 gün sonra sınavlar başlıyormuş. Hatta ilki ingilizceymiş!"

Bir saniye, benim bilmediğim listeyi bu piç kurusu nereden biliyordu?

Üzerinde pek durmadım. Zaten normal zamanda sınavlarıma günü gününe çalışırdım ama istisnai durumlar da olabiliyordu.

Katilin tekinin beni odaya kilitlemesi gibi.

Oyun bile açamadım. En son uykuya geçtiğimi hatırlıyorum. Katil kulağıma belli belirsiz bir şeyler fısıldıyordu.

"Han, neden bu kadar tatlı olmak zorundasın? Neden aptalın tekini etkileyecek kadar tatlısın?"

Sonsuz bir ödev çukurundayım imdaat! Ve evet bu hafta 3 deneme olduk delirdim👍🏼

Killer Wanted/MinsungDonde viven las historias. Descúbrelo ahora