Üç

33 15 1
                                    

   Felis hızını arttırdı, birbirimize sıkıca tutunmuş duvarı tırmanıyorduk. Duvarın tepe noktasına doğru yaklaştıkça üzerimize yağan mermilerin nereden geldiğini seçebilmeye başladım. Robot kostümüne benzeyen metal giysiler giymiş birkaç kişi, Luc ve Felis'inkilere benzeyen garip silahlarla bize ateş ediyorlardı.

"Özgürlük Muhafızları!" diye bağırdı Felis. Demek Başkan'ın askerleri bunlardı. Metalden parlak giysileri, ışıklı turuncu kasklarıyla Duvar'ın tepesinde nöbet tutuyorlardı. Dört kişiydiler. Luc kolunu araçtan uzatıp onlara karşılık vermeye başladığında ona iyice sokulmuştum. Rüzgar saçlarımı savuruyor, gözlerimi açmamı zorlaştırıyordu.

"Yaklaşabilir misin?" diye sordu Felis'e.

"Denerim." 

   Felis aracın kontrol panelindeki kollara yapıştı, şimdi hızla yükseliyorduk. Onlara çok yaklaşmıştık ki bir anda geriye düşen saçlarım havaya kalktı. Aracımızın ön tarafına isabet eden bir kurşun bizi birkaç metre aşağı düşürdü.

"Yere indirmek zorundayım."

"Deli misin? Hepimiz ölürüz!"

"Başka çarem yok!" Felis aracın düşmesini yavaşlattı, bu sefer aşağı daha yumuşak bir şekilde iniyorduk. Birkaç saniye sonra ayaklarım yere değmişti. Kafamı kaldırdığımda Muhafızlar'ı artık göremiyordum.

   Araçtan çıktığımızda Felis'in Mobil'e tutku dolu bakan gözlerini gördüm. "Hoşça kal dostum, seni almaya geleceğim."

"Hadi!" Luc'un haykırmasıyla koşmaya başladık. Duvara paralel şekilde koşarak öbür tarafına geçebileceğimiz bir kapı, bir açıklık arıyorduk. Az önceki çatışma adrenalin seviyemi yükseltmiş, bir süreliğine gözümü kör etmişti. Tekrar düşünebilmeye başladığımda yavaşladım. Ellerim bağlı değildi ki artık, kaçabilirdim. Merkez'e sığınıp beni geri götürmelerini, ya da babamı getirmelerini isteyebilirdim. Annemin Başkan için çalışmış biri olduğunu öğrenince Muhafızlar bana zarar vermezdi.

   Yanlarında olmadığımı fark eden Luc arkasını dönüp durakladığımı gördü.

"Ne yapıyorsun?"

   Geriye doğru bir adım attım. "Sizinle gelmiyorum."

   Sırtına aldığı silahı hızlı bir hamleyle bana çevirdi:

"Ne demek gelmiyorum? Bu senin kararın değil." 

   Özgürlük Muhafızları, Duvar'dan aşağı inmiş, uzaklardan bize doğru koşuyorlardı. Bir adım daha geri gittim, Luc bana yaklaştı, sesi bu sefer daha yumuşaktı, "Aptal olma. Seni öldürürler."

   O sırada silahını dayadığı omzuna bir kurşun yedi, acıyla haykırdı. Yaradan kanlar boşanırken elini üstüne bastırdı. Felis onu çekiştirirken bağırıyordu. "Hadi, bu taraftan gidebiliriz!"

   Luc'un yaralı olmayan koluna girdi. Onu duvardaki belli belirsiz bir kapıya doğru götürdü. Beni arkada bırakmışlardı. Peşimden gelen robot üniformalı adamlara baktım, bir seçim yapmak zorundaydım.

   Kime güveniyorum? Geçmişime mi geleceğime mi?
  
   Belki zamanı çoktan geçmişti, geçmişimle vedalaşmam gerekiyordu. Bu şehir bana artık tanıdık gelmiyor, beni kabul etmiyordu. Peşimizde olan bu garip giysili adamlar beni kapıyı açmaya çalışan adamlardan daha çok korkutuyordu.

   Arkama son bir defa baktıktan sonra koşup kapıyı açmalarına yardım etmek istedim, ama kapı kilitliydi.

   Luc'un omzundaki silaha uzandım, "Hey!" Elimi itti.

Kontrolü KaybetmekWhere stories live. Discover now