1.7

65 13 11
                                    

"Rimelim olmuş mu baksana bir."

Tuğba'nın sesiyle başımı camdan ve uçuk düşüncelerimden kaldırıp ona çevirdim. Taksideydik ve o cep aynasıyla makyajını yapmakla meşguldü.

Yüzüne yaklaşarak makyajını inceledim. "Her şey güzel."

Derin bir nefes verdi. "Sence de gerici değil mi?"

"Gerici olan ne?"

Aslında geriliyordum. Hem de delicesine ve şaşkınlıkla, ne yapacağımı zerre bilemeyerek geriliyordum. Görkem'i görme düşünceki karnımı ağrıtıyordu.

"Tiyatro kulübüne kabul törenimiz gibi bir şey bu," diyerek açıklamaya girişti. Söylediklerini başımla onayladım. "Ve daha ne tiyatrolar yapacağız, düşünsene."

Kaşlarım çatıldı. "Bunu hiç düşünmemiştim."

"Tiyatro kulübünde tenis oynamayacaktık ya?" Kendi kendine kıkırdadığında ona ters bir bakış attım ve bu bakış susması için yeterli bir sebepti.

Kollarımı göğsüme kavuşturdum. Arkama yaslandım. Çatık kaşlarımın arasından gökyüzünü izlemeye başladım.

İçimde anlamlandıramadığım bir öfke, söyleyemediğim bir heyecan, sebebini bilmediğim bir neşe ve derin bir kuyuyu anımsatan bilinmezlik vardı.

Bütün bu duygu karmaşası ise beni hakiki sona sürüklüyordu, yorgunluk.

Uçsuz bucaksız, dipsiz ve sonsuza kadar uzanan bir yorgunluk hatta.

Beni hapsediyor.

Ve kahretsin, beni öldürüyor.

Telefonuma uzanıp Görkem ile olan sohbetimize girdim.

Ada: Sohbete nasıl başlayacağımı bilemedim.

Anında çevrimiçi olup sohbete girdi. O da tıpkı benim gibi gergin olsaydı fena olmazdı. En azından tek gerilen kişi ben olmazdım.

Görkem: Açık sözlülüğünü sevdim.

Ada: Hazır mısın?

Görkem: Evet, ağzımda gül de alıp geleyim mi?

Ada: Ahajskdlaödlaös

Ada: Gül sevmem.

Görkem: Beni her seferinde biraz daha şaşırtıyorsun.

Görkem: Ne seversin?

Ada: Unutmabeni çiçeği.

Ada: Bir keresinde abim vermişti.

Görkem: Abin mi var?

Parmaklarım titremeye başladı. Göğsüm hiç olamayacağı kadar sıkıştı. Göz yaşlarımı tutamadım. Ufak bir damla sol gözümden süzüldü. Ağlamak istemiyordum ama bu anlarda her zaman kendimi tutmak zorunda olduğumu biliyordum.

Çok acıyordu. Bunu biliyordum. Bunu, hissediyordum. Kalbim lav pompalıyordu ve damarlarım ateşin sıcağına dayanamayıp bedenimin içinde eriyordu.

Ada: Vardı.

Geçmiş zaman ekleri her zaman biraz daha acıtır.

"Hey," Tuğba beni hafifçe dürttüğünde ona döndüm. "İyi misin?" Yanağımdaki kurumaya yüz tutmuş yaşı görüyordu.

KAR TANESİ | TextingWhere stories live. Discover now