3.4

53 9 4
                                    

Yaşadığım en güzel kıştı. Diğer yılların getirdiği bir yalnızlıkla çerçevelenmemiştim. Bir arkadaş grubum ve sevdiğim oğlanla birlikte tatile çıkacak kadar iyiydim. Bu, uzun zamandır yaşadığım en mutlu duyguydu.

İleride kulübe şeklinde dizayn edilmiş bir dükkan gördüğümüzde bizimkilerin orada olduğunu düşünerek içeriye girdik. Kapıyı açar açmaz yüzüme çarpan sıcak hava akımı bedenime iyi gelmişti.

"Buradayız!" diyerek bize doğru el salladı Dudu. Köşede bir yerde hemen sobanın önüne oturmuşlardı.

"Sence onlara sevgili olduğumuzu ne zaman söylemeliyiz?" diye mırıldandım masaya doğru geçerken.

Görkem dağılan saçlarını düzeltmekle uğraşırken, "Sen ne zaman istersen o zaman söyleriz." dedi.

Omuz silktim. "Bana fark etmiyor."

"O zaman şimdi söyleyelim."

Sırıtışına şaşkınlıkla bakakaldım. "Cidden mi? Ne diyeceğiz, hey çocuklar biz sevgiliyiz mi?"

"Hmm, bunu düşünebiliriz."

Masaya yaklaştığımız için sessizleşmek zorunda kaldık. Tuğba'nın yanındaki sandalyeye oturarak omzumu ona yasladım.

Görkem ise karşıma oturmuştu ve her zamanki gibi beni izliyordu. Onda en çok fark ettiğim özellik buydu. Hep beni izliyordu. Nerede olursak olalım irisleri benim üzerimdeydi. Korunuyormuş gibi hissediyordum. Sanki o meleğimdi ve beni kötülüklerden alıkoyuyordu.

"Bir şey ister misiniz?" Garson'un nazikçe sorduğu soruya karşı gülümsedim. Diğerleri çoktan içeceklerini söylemişti.

"Bir tane sıcak çikolata lütfen." dedim.

"İki olsun." dedi Görkem. "Birisinin üstündeki krem şanti bol olsun."

Ekrem kaşlarını kaldırdı. "Sen krem şanti sevmezsin."

"Benim için değil." diyerek ensesini kaşıdı Görkem. "Ada az önce teleferikte sevdiğini söyledi. O yüzden."

Ortalık sessizleştiğinde Fırat bir kahkaha attı ve Görkem'in omzuna birkaç kez vurdu. "Sen iyilik elçisisin."

Görkem sıcak bir şekilde gülümsediğinde gözlerimiz birbirine değdi. Çaktırmamak için hızla başka yere döndüm.

"Hava da feci soğuk." diyerek ortamı dağıtmaya çalıştı Dudu. İşe yaradı da. Bir süre hava değişimlerinden bahsettik.

"Artık zamanı geldi." diyerek gülümsedi Ekrem. Bisküvisini çaya batırıp duruyordu.

"Neyin?"

"Tiyatro seçiminin."

Ortamda şaşkınlık nidaları yükseldiğinde bunu beklemiyordum. Tiyatro kulübündeydim ama tiyatro yapmak aklımın ucundan bile geçmemişti. Son birkaç gündür zihnim Görkem ile dolup taştığı için başka bir şey düşünemez hale gelmiştim.

"Tiyatro mu yapacağız?" diye atıldım ortaya.

"Kış sonu için bir etkinlik düzenliyoruz." Dudu elini çenesine yaslayarak heyecanla konuştu. "Kaç kişiyiz. Kaç kişiyiz? Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi. Yedi kişiyiz."

"Yedi kişilik bir oyun var mı?" dedi Ayperi.

"Ya aslında," Tuğba'nın mırıltılı sesi hepimizin ona dönmesine neden oldu. Utanmış görünüyordu. "Benim aklımda bir oyun var. Yedi kişiye indirgeyebiliriz."

"Söyle sevgilim," dedi Fırat. "Hangi oyun?"

"Biraz klişe."

"Ne?"

"Romeo ve Juliet. Hem insanlar bildiği oyunlara daha çok gelmek istiyor kanaatimce. Eğlenceli de olur."

Hepimiz birkaç saniye düşünmeye koyulduk. Mantıklıydı ama dediği gibi, oldukça klişeydi de.

Ekrem elini masaya koydu. "Ben varım."

"Ben de," dedi Fırat. "Sevgilim söyledi abi, inkar etme lüksüm var mı?"

"Ben de." dedi Dudu.

"Dudu'm varsa bende varım." dedi Ayperi.

Geriye sadece Görkem ile ben vardık. Diğerlerinin elinin üstüne elimi bıraktım. "Ben varım."

Görkem parmaklarını elinimin üstünde bıraktığında kimseye çaktırmadan elimi tuttu. "Ben de varım."

"O zaman planlamaya geçelim."

"Şimdi benim aklımda şu var." dedi Tuğba. Heyecanlıydı. Adeta yerinde duramıyordu. "Romeo, Juliet, Benvolio, Paris, Dadı, Lady Montague ve Leydi Capulet. Ana karakterlerimiz zaten Romeo ve Juliet. Kalanlar da yan karakterler. Seçimi nasıl yapacağız?"

"Ben Paris olmak istiyorum." dedi Ekrem.

Fırat güldü. "E biz de sevgilimle Romeo ve Juliet olalım kanka."

"İyi de siz Romeo ve Juliete pek yakışmazsınız." dedi Ayperi. "Onların aşkı trajedi. Sizinki ise mutluluk dolu."

"Doğru." dedi Tuğba.

"Bence," diyerek neşeyle gülümsedi Dudu. "Ayperi ve ben Lady Montague ve Lady Capulet olalım. Sürekli provalara birlikte çalışacağımız için vakit geçirmek ikimiz için de iyi olur. Ne dersin?"

"Olur."

"O zaman Romeo olamıyorsam ben de onun en yakın arkadaşı Benvolio olayım." dedi Fırat.

"Ben de Dadı olurum." dedi Tuğba. "Hem Romeo'm Fırat olacaksa Juliet'ı oynamak bana düşmez."

Herkesin gözleri bize döndüğünde sertçe yutkundum.

"Hayır." dedim.

"Kızım," Ekrem kahkaha attı. "Hiçbir şey yapmadan ana rolü kaptın az önce. Bunu bir başarı sayarım ben."

Görkem'e döndüğümde hayatın bize sunduğu tesadüften olsa gerek, yüzünde güller açıyordu. "Yaparız," dedi. "Romeo ve Juliet oluruz." Bana döndü. "Değil mi Ada?"

Hepimiz detaylı bir şekilde rolleri konuştuğumuzda kararlaştırmıştık. Tekrar şehrimize döndüğümüz an çalışmalara başlayacaktık. Bunun için çok heyecanlıydık ve herkes yerinde duramıyor, aklına gelen sayısız fikri sıralayıp duruyordu.

Konuşacak başka konu kalmadığında hesabı ödeyerek dükkandan çıktık ve kayak bölümüne doğru ilerledik.

Çok gergindim o yüzden yerimde sayarak diğerlerinin ilerlemesini bekledim. Görkem, arkada kaldığımı fark etmiş ve yanıma gelmişti.

"Sorun değil," dedi elimi tutarak. "Ben sana öğreteceğim."

Diğer elini tuttum ve gülümseyerek yanağına ufak bir öpücük bıraktım.

❄️

Özlemişim...

Siz özlediniz mi?

Çok iyi Romeo ve Juliet olacaklar...

Instagram: denizkizinin.guncesi

Deniz kızının satırlarından.

KAR TANESİ | TextingWhere stories live. Discover now