55

4.8K 293 10
                                    

"Sizin işiniz gücünüz yok mu?" Alex elleri belinde Amy, Finn ve Nil'i azarlıyor ben ise kurulan sofradan bişeyler atıştırıyordum.

Zamanla sabah kahvaltı yapmaya alışıyor gibiydim. Bu iyiye işaretti sanırım.

"Kardeşim, biz nereden bilelim sizin bu kadar arsız olduğunuzu. Bir saniye salmaya gelmiyorsunuz. Anında da kucağa atlanmaz ki." Ağzıma attığım peynirin boğazıma takılmasıyla öksürmeye başladım. Nil öldürürcesine sırtıma vurmaya
başlamıştı.

"Kırdın, kırdın yavaş."

"Ölme diye uğraşıyoruz burada gene laf gene laf. Kaderim mi benim bu?" Kafa salladım ona. "Kaderin."

Kapının çalmasıyla Amy kapıya bakmaya gitti. Gelen Akın'dı elbette.

"Sizin için işi gücü bırakıp simit aldım geldim. İstanbul lezzetleri part 1." Yüzünde bir sırıtış ve kaldırdığı poşetle birlikte haylaz çocuklar gibiydi.

Bir insan nasıl hiç büyümezdi?

"Tahinli simit mi?" Alex heyecanla Akın'ın elindeki poşeti kaptı. İçine bakınca hayal kırıklığı ile omuzları düştü. Bana döndü. "Almamış."

Cidden ikisi de büyüyememiş çocuklardı.

"Olsun sevgilim giderken alırız."

"Siz bugün mü gidiyorsunuz?" Nil'in yandan sorduğu soru ile kafamı salladım.

"Tahinli simit ney lan?" Finn'in sorusu ile Alex tahinli simiti övmeye başladı. Yarım saattir kavga edenler kendileri değil gibi derin bir sohbete girdiler.
Tahinli. Simitle. İlgili.

Amy de masada benim çaprazıma oturdu. Onları işaret ettim. "Hep böyleler mi?"

"Lisede daha beterlerdi. Her saniye kavga ederler, sonra hiçbir şey olmamış gibi olayla sıfır alaka bir konudan sohbet etmeye başlarlardı. Alışırsın merak etme." O da zeytin attı ağzına.

Benim evimde zeytinin ne işi vardı? Asıl benim evimde dünyaca ünlü bir oyuncu, bir şarkıcı, bir iş adamı, bir modelin ne işi vardı? Nil ve ben çok sıradan kalmıştık bu tabloda.

Bir anda bir şey hatırlamış gibi bana döndü. "Bu arada bebek, bir hafta boşluğum var. Artık seninle tüm NYC'nin tozunu attırız."

"Abla, bende geleyim mi, lütfen? Sensiz işin tadı olmaz şimdi."

"Gezesim var demiyor da ama olur gel bende açılmış olurum hem. İyi gelir." Amy heyecanla ellerini birbirine çarptı. Nil da baya sevinmişe benziyordu.

Sanırım bu bir hafta baya eğlenecektim.

***

New York uçağındaydık. Daha doğrusu Alex'in uçağında. Yakın zamanda uçak bileti olmadığı için, daha doğrusu beyefendinin rahatı için, böyle yapmak durumunda kalmıştık.

Yan tarafımda telefondan senaryoyu okuyor arada kendi kendine replikleri tekrarlıyor. Bazen de bana veriyor ezberim doğru mu diye kontrol ettiriyordu.

Şuanda öyle bir andaydık. Gözlerime bakarak senaryodaki replikleri bana karşı söylüyor, bende karşı tarafı okuyordum.

"Benim sizin için hiç değerim yok mu, Kaptan? Ailem size gelmiş yıllarımı verdiğim işimden, hayallerimden belki de kaderimden ayrılmamı söylüyor ve sizde kabul mu ediyorsunuz?" Alex film de ünlü bir yük gemisine gizlice girmiş birini oynuyordu. Bu yüzden haftanın belirli günlerinde bu konuda ders alıyor, kendini geliştirmeye çalışıyordu.

Benim okuduğum kişi ise o geminin kaptanıydı. Film, Alex'in karakterinin yaşadığı zorlukları konu alıyordu. 80'li yıllarda geçen bir dönem filmiydi.

OPİA (texting)Kde žijí příběhy. Začni objevovat