bölüm 25

20K 544 422
                                    

Çok fazla düzenlemekle uğraşamadım. Yazım hataları, mantık hatası bulursanız yazar mısınız?

İyi okumlar
...

Günlerden pazartesi ve ders programı değiştiğinden mütevellit ilk dersimiz edebiyat ve kitap okuma saatiydi. Uyumamak için çaba sarf edip okuduğum kitabın sayfalarını çevirdim. Dark romandı ama bir türlü atmosfere odaklanamamıştım. O yüzden normalde hızlı bitirecek olduğum bu kitap bir haftadır sınırlarını zorluyordu.

Kitabı kapatmadım. Sıkıyorlar kapat ada. Etrafa göz atıp diğerlerinin neler yaptığına bakmalıydım. Sapık gibi milleti de kesmek denebilirdi. Kitabın üstüne kalem kutumu koydum bu sayede okuduğum-okumadığım-sayfa açık kalmıştı.

Bir kaç fısıltı kulağıma ilişti. Sıkıcı atmosferi dağıtmaya yetmiyordu bu yaptıkları. Fırat hoca başını kaldırdı. Bugün klasik bir meb öğretmeni gibi giyinmişti. Vasatın üstü. Kitabımla ilgileniyormuş gibi yaptım. Üzerindeki kalem kutuyu saymazsak gayet inanılacak gibiydi.

Ah kimi kandırıyorum. Koca koca adamlarla takılıp buna engel olamıyordum. Kalem kutudan nasıl bağladım ama.

Teacher's pet

Yanlıştı. Çok yanlıştı. İkisi arasında kalmam da çok aptalcaydı. Neydim ben salak wattsy kızlarından mı? Belki evet.

Hayatımın orta yerine sıçmak hiç bu kadar rahatsız etmemişti. Üstelik kıraç ile yaptığımız o şeyden sonra onun vücudunu düşünmeden bir anım bile geçmiyordu. Kafamı dağıtmak için geçen gün aldığım yüzüğe baktım.

Ucuzdu. Ama hoşuma gitmişti. Pazar günü kıraç beni eve bıraktıktan sonra annem birkaç alınacak şey söylemiş kartıma para atmıştı. El mecbur almaya gittiğimde önünden geçtiğim bir bijuteride görmüştüm. 80 tl'ye değmezdi ama kalpli tektaşı kim sevmezdi. Gidip de pandoradan alacak kadar para sıçmıyordum.

"Kitaplarınıza odaklanın arkadaşlar. Etrafa değil." Etrafta olan bir kaç fısıltı da jet hızında kesilince başladı benim bağırsaklar horon tepmeye. Hiç bir şey düşünmeyip bütün beyin gücümü mideme ve bağırsaklarıma yönlendirdim.

Ses çıkarma sakın. Tehdit de edemiyorum. Yine gelip bana patlıyordu.

Yanımdaki halime kıpırdandı. Melek gelmemişti bugün ve yanıma gelmişti. Yarın da nöbetçi sırası melekteydi bugün değil özellikle yarın gelecekti. Ah keşke benim anam da gelmememe izin verseydi.

Şu anki gerginliğim anlatılmaz yaşanır. "Sıkıldım." Başımı diktiğim okuma kitabından Halime'ye belli belirsiz çevirdim. Kolumdaki saate baktığımda daha dersin bitmesine 20 dakika olduğunu gördüm. 20 dakika mı? Yıllar geçti ama hala ders bitmedi.

"20 dakika daha var." Halime bayılma hareketi yaptı. Bunu o kadar göze batacak bir şekilde yapmayı ki sonrası ip söküğü gibi sıralandı. Fırat hoca bu küçük hareketlenmeyi farketti farketmemek için salak olmak lazım. Bu sırada kitabımın üstünde duran kalem kutuyu kaldırdım. Halime Fırat hoca ile bakışmaya bense anlamadığım paragrafı okumaya başladım. Sanki bütün hayatım o satırlara bağlıymış gibi odaklıydım.

"Halimeydi değil mi?" Halime kafasını belli belirsiz salladı. Gözümse yan taraftaydı. Stres olduğu 3 km öteden belliydi.

"Dersime bu kadar bayıldığını bilmiyordum." Gülme ada. Gülme. Sakın. Gülm- dudağımdaki küçük sırıtışı gizleyemedim. Halime mortingen. Her şeye laf bir bulan kızdı o. Stres olsa bile bir kaç bir şey yapıştırırdı ve yapıştırdı da.

"Çok seviyorum hocam. Özellikle ada ile cumhuriyet dönemini tekrar ederken isminiz baya bir geçti." Kapak sesini duydunuz mu? Bilerek gülmedim ki ben. Bir de cumhuriyet dönemi ne alaka ne yaptı Fırat, romanı falan varda ben mi bilmiyorum. Tanzimat falan deseydi bari. İyi hoş orda da giderdi sanat için sanat mı? toplum için sanat mı? tartışmalarında kafasına sıkarlardı. Neyse bunlar küçük ayrıntılar.

AH BE HOCAM!?+18Where stories live. Discover now