bölüm 34

12.7K 490 261
                                    

İyi okumalar
...

"Kıraç düşeceğim." Ayaklarımdaki bıçak ile dengede kalmak çok mümkün olmasa da Kıraçın kollarına tutunup dengede kalmaya çalışıyordum.

Buz pisti kalabalık sayılmazdı. Kıraç beni özellikle insanlardan uzak bir köşeye çekmiş dengede kalıp nasıl ilerleyeceğimi öğretiyordu.

Bir şey diyim mi? Bu adam öğretmekte çok iyiydi. Evren bildiğin öğretmen olması için var etmiş adamı. Çok tatlı bir sabırla yanlışlarımı izliyordu. İzliyordu derken kollarını bırakırsam izleyecekti. Umarım.

"Hayır. Düşmeyeceksin. Kollarımı bırakırsan daha da rahat edeceksin." Başımı iki yana salladım. Kuğu misali geri giderken ben sadece duruyor kollarındaki ellerimi bırakmadan o nereye gidiyorsa ayaklarımdaki paten kayarak beni onunla birlikte götürüyordu. Ben bırakamam.

İstemsiz kayarken olacakları düşündüm. Kıraçın beni bırakması, annemlerin öğrenmesi, üniversite kazanamamam, hayal kırıklığına uğrayıp bunu benden çıkaracak olan ailem pek iç açıcı görünmüyordu. Böyle şeyler aklıma gelmek için neden en olumsuz zamanları seçiyorlardı.

Kıraç da beni bırakırsa bu saçma bir idda yüzünden ben dayanamazdım. Ne kadar ileri gidilebilecekse giderdim.

Bir anda dalıp gittiğimi fark etmeden Kıraçın ayağına takıldım ve neredeyse yere düşecekken beni belimden tutup kendine çekti. Kaymaya devam ederken dengemi Kıraça ahtapot gibi yapışarak sağlamaya çalıştım.

Aslında çok boktan bir hayatım vardı. En azından Kıraçla tanışmadan önce. Şimdi ise nasıl sıyrılacağımı bilmediğim olaylara karışmıştım ki olay benimle bile alakalı değildi.

"Çok dalıyorsun Ada." Sesi yumuşak çıkarken yüzüne bakamadım. Geldiğimizden beri yarım saat geçmiştir, doğru düzgün kaynamasam da eğleniyordum. Şimdi ise birden üzerime keder düşmüştü.

Ayağımdaki buz patenlerinin bıçağı dengede durmamı zorlaştırırken kendimi Kıraça tamamen bırakırsam onun da düşmesinden korkuyordum. Buzdu sonuçta. Buza düşmemiştim hiç ama bu saatten sonra da düşmeye hiç niyetim yoktu.

"Önemli değil."

...

Yaklaşık iki saatin ardından buz pateni tesisinden çıkmış arabaya doğru ilerliyorduk. Fakat benim moralim hala düşüktü. Nedenini biliyordum. Derimin alnından bana işkence etmeyi seven düşünceler beynimi esir almıştı.

Kıraçın önüme geçip durduğunu bile ancak ona çarpınca fark ettim. Bedenine çarpmamla etki tepki kuvveti sayesinde geriledim.

"Görmedim seni." Yanından geçip gidecekken hoş nereye gidecektim ben. Araba şu taraftaydı. Oraya giderdim.

Kolumu tuttu ve hiç ne nazik olmayan bir şekilde beni çekti. "Ada. Düşündüklerini bana söyleyecek misin?" Bilmemek onu delirten şeyler arasındaydı. Bilmiyordu ve çözüm üretemediği için de bu halime bir şey yapamıyordu.

"Özür dilerim." Dedim. Dudaklarım benden izinsiz konuşuyordu. Söylememek buraya kadardı. Ne oluyorsa olsun. Zaten yarından sonra eve dönecektim. Rutinden devam.

"Özür dilerim. Bilmeden girdiğim o idda için özür dilerim. Yemin ederim sonuçlarının böyle olacağını bilsem girmezdim." Yüzüne bakmaya cesaret edemedim. Kolumu çekmeye de çalışmadım.

Karşımda Kıraçın arabası ve bir kaç araba daha duruyordu. Soğuktan ötürü karla kaplanmıştı bir kaçının üstü.

"Eğlenceli olur sanmıştım. Bu kadar yakınlık kurmamın hiç bir amacı o iddayı kazanmak değildi. En azından anlayana kadar. Seni sevdiğimi." Sona doğru sesim kısılmıştı. Kıraç elini kolumdan çekti. Gözlerimi sıkıca yumdum. Gelecek darbeye hazırlanmak için kendimi demirden bir zırhla kapladım.

AH BE HOCAM!?+18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin