55. Bölüm: Ağlayarak Uyumak.

21 5 23
                                    

Yavaşça gözlerim açıldığında havalandığımı hissediyordum. Biri beni kucağında taşıyordu. Başım onun göğsüne yaslıydı.

Evgin.

Neredeydim? Nereye gidiyorduk? Neden? Nasıl...

Kapı açılma sesi duyduğumda gözlerimi tam olarak açamamıştım. Evgin uyadığımı görmemiş olacaktı ki ses çıkarmamıştı.

"Evgin, iyi mi Ezgi?" dedi Savaş, muhtemelen kapıyı açan da oydu.

"Neler oldu?" dedi Sasha endişeyle. Soruları yanıtsız kalırken, eve girdiğimizi hissettim. Gözlerimi kapatmıştım çünkü uyandığımı görüp benimle konuşmak isteyeceklerdi ve şu an konuşmanın sırası değildi.

Merdivenlerden çıktığımızı hissediyordum. Ardından kapı sesi, ve beni yatağa bıraktığını...

"Gözlerini açabilirsin. Odada kimse yok." dedi Evgin. Uyandığımı nasıl fark etmişti?

"Sen varsın..." dedim kısık sesimle, gözlerimi açarak.

"Neden yaptın bunu?" dedi bana bir zavallıya bakıyormuş gibi bakarak. Anında gözlerim doldu.

"Bana öyle bakma..." dedim ağlamaklı bir sesle. İnatla ifadesini değiştirmiyordu.

Bileklerimdeki sargıları görünce duraksamıştım. Ben... Hiçbir şey hatırlamıyordum.

"Hatırlamıyorsun bile, değil mi?" dedi. "Bileklerini kesip bir ton ilaç içmişsin."

Duyduğum şeyle kulağım çınlamaya başladı. Ellerimden destek alarak doğrulacaktım ki bileklerimin sızlamasıyla inledim.

Bakışları değişmeyince anladım,

Umurunda değildim.

Acı içinde kıvranmamı izliyordu sadece. Ölmemi mi bekliyordu yoksa acımın dinmesini mi diliyordu...

Bilmiyordum.

"Bu evde bir saniye bile kalmaya hakkın yok." dedi acımasızca. "Farkındasındır umarım-"

"Farkındayım." dedim sözünü keserek. "Beni inatla buraya getiren sensin. O yüzden karşıma geçip ben bu evde kalmaya çok meraklıymışım gibi davranmayı kes."

"İki gündür ilaçların etkisiyle uyuyorsun. Hastaneden çıkar çıkmaz seni buraya getirdim ve uyandın. Şimdi bana bunları mı söylüyorsun?"

Bir süre öksürdüm.

"Şu haldeyken bile bana böyle davranıyorsun, acımasızın tekisin. O zaman beni orada bıraksaydın da kurtulsaydınız benden!"

Öfkeyle üstüme yürüdü.

"Seni orada ölüme terk edecek değildim. Çünkü bunu uyuşturucunun etkisiyle yaptığını biliyordum."

"Beni orada ölüme terk edecek değildin çünkü sen de beni seviyorsun." diyerek onu düzelttim.

"Belli ki etkisi hâlâ geçmemiş..." dedi boş gözleriyle beni süzerken. "Sana karşı hissettiğim tek şey nefret, neden anlamak istemiyorsun?"

"Anlamak istemiyorum çünkü sen bana olan aşkını nefret sanıyorsun."

"Sen delirmişsin." dedi ve parmağıyla kapıyı gösterdi  "Kendine geldiysen çık git evden, yoksa polisi arayacağım."

Dolu gözlerimle ona baktım.

"Bunu yapamazsın..." dedim titreyen sesimle.

"Yaparım." dedi ve cebinden çıkardığı telefonunu açıp bir numara çevirdi. Tam arayacakken onu durdurdum.

"Tamam, gidiyorum..." dedim zorla ayağa kalkarak. Dikişlerim açılmış olmalı ki bileğimdeki sargı kanlanmıştı.

Umursamadan çekip giderken bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Kimseye görünmeden evden çıktıktan sonra evlerimden birine gittim.

Evim çok katlı, bahçeli, havuzlu, lüks bir villaydı. Buraya uzun süredir uğramasam da hâlâ bıraktığım gibi duruyordu, çalışanlar düzenli olarak evlerimi temizliyordu.

Eve girdiğim gibi kendimi yatağa atmıştım.

"Sen delirmişsin." demişti bana. Diğer sözleri de çıkmıyordu aklımdan. Hepsi yankılanıyordu zihnimde.

Gözlerimi kapatıp uyumaya çalışırken aklıma neler yaşandığı geldi. Bileğimin sarıldığı sargının kanlanması umurumda bile değildi.

Evgin'in söylediklerine göre uyuşturucu aldıktan sonra bileklerimi kesip ilaç içmiştim. Resmen intihar etmiştim.

Evgin beni hastaneye götürmüş, ben ilaçların etkisiyle iki gün uyanmamışım. Hastaneden taburcu olunca beni eve getirmiş... Sonrasını biliyordum zaten.

O gün, hayatımda ilk defa ağlaya ağlaya uyumuştum.

RastlantıNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ