9. Solgun Çiçek

45 6 62
                                    


Bol bol yorum yapmayı unutmayın kuzucuklar

Belin Esendemir:
Yağmur'u düğünün olduğu salona bırakmıştım ama içimde bir korku vardı. Hemde hayatıma, daha doğrusu hayatımıza yeni giren bir kıza bir şey olur mu diye korkuyordum. Yağmur'u salona bıraktıktan sonra bir kaç müşteri almıştım. Onları gideceği yerlere bırakıp daha sonrasında sahile gitmiştim. Taksiden indim ve deniz kenarında boş bir bank gördüm. Oraya doğru ilerledim. Hava çok soğuktu ama ben hemen üşüyen insanlardan değildim o yüzden üşümemiştim. Bank'a geldiğimde oturdum, denize ayın ışığı çarpıyordu. Denize bakıp düşüncelere daldım. Aklıma 8 ay önce Yağmur'un babasının bana dedikleri gelmişti.

8 Ay Önce:

Aybike tamam alacağım istediğin çikolatadan. Tamam hadi şimdi kapatıyorum telefonu. Görüşürüz.
Telefonu kulağımdan çektim ve apartmanın kapısına ilerledim. Giriş kapısını elimle ittim ve içeriye girdim. O sıra apartmanda Eylül teyzenin sesi ile bir adamın sesi çalkalanıyordu resmen. Ne olduğunu merak etmiştim o yüzden karşımızda ki boş daire doğru ilerledim. Kapının önüne geldiğimde başımı daireye çevirdim  ve Eylül teyze ile bir adamın konuştuğunu gördüm.  Adam Eylül teyze'ye yalvarıyordu.
"Lütfen, sizden rica ediyorum. Eğer bana bir şey olursa kızıma yardım edin."
"Ne diyorsunuz? Anlayamıyorum çocuğum. Sana ne olacak? Neden böyle konuşuyorsun?"

Adam sesli bir şekilde nefes aldı.
"Ben çok büyük bir hata yaptım. Ne yaptığımı söyleyemem ama yaptığım hatadan dolayı ölebilirim. Kızım, kızım bana çok düşkündür. Yalvarıyorum size bana bir şey olursa kızımı koruyun. Yanınıza alın. İsterseniz bunun karşılığında para bile verebilirim."
Bir baba kızının hayatını tehlikeye atan bir harekette bulunmuştu ve şimdide kızına bir şey olmasını istemediği için hiç tanımadığı birine yalvarıyordu. Kızının hayatını tehlikeye atacağı belliydi ama iyi bir babaydı. En azından ölse bile kızını düşünüyordu.

10 Yıl Önce

Elimde tuttuğum poşette soğuk sular ve peçetelerle vardı ve ben küçük kardeşimin yanıma gelmesini bekliyordum. "Çiçek! Ablacığım hadi gel artık. Babam şimdi kızacak bize." Diye bağırdım küçük kardeşime. Çiçek sesimi duyduğu an merdivenleri yavaş yavaş inmeye başladı.
"Geldim ablacığım."
"Hadi çabuk şimdi babam bizim hala evden çıkmadığımızı görecek sonra dayak yiyeceğiz." Dedim ve kardeşimin elini tuttum. Beraber evimizden çıktık. Kapıyı kapattım ve İstanbul'un sokaklarına karıştık. Bugün 23 Nisan'dı. Bütün çocuklar dışarıdaydı. Kızların üzerinde kırmızı beyaz elbiseler, erkeklerde ise kırmızı beyaz takım elbiseler vardı.

Kız kardeşim ile ben ise gri uzun kollu kazak ve altımızda ise yırtık pırtık olan siyah eşofmanlarımız ile çıkmıştık. Çiçek kızların üzerinde hep etek gördüğü için yüzünü asmıştı. Önünden geçtiğimiz her çocuk bize bakıp bizimle dalga geçmeye başlayınca Çiçek ağlamaya başlamıştı. Ağladını görünce hemen elini daha sıkı tuttum ve kenara çektim. Dizlerimi onun boyuna gelecek şekilde büktüm ve konuşmaya başladım:
"Çiçek? Kardeşim neden ağlıyorsun?"
Çiçek bana yaşlı gözlerle baktı.
"Ablacığım neden bizimde o kızlar gibi elbiselerimiz yok?"

Bende çok üzülmüştüm, çok kıskanmıştım ve bu şekil çıktığım için çok utanmıştım ama bunu küçük kardeşime belli etmemem lazımdı çünkü annem benim  abla olduğumu ve her zaman  güçlü durmam gerektiğimi söylemişti.
"Çiçeğim çünkü onlar şımarık çocuklar. Biz ise akıllı ve zeki kızlarız. Zamanı gelince biz onlara güleceğiz neden biliyor musun?" Çiçek başını sağa sola salladı.
"Çünkü biz büyüyüp birer güçlü kadın olacağız ama onlar bizim kadar güçlü kadın olamayacaklar." Dedim.

İntikam AteşiWhere stories live. Discover now