"Geleceğim bekle" dedi,gitti...
Ben beklemedim. O da gelmedi.
Ölüm gibi birşeydi,
Ama kimse ölmedi...Özdemir Asaf.
******
"Ben Araf Karadağım kimse benim değer verdiklerime zarar veremez. Şuan yanımdaysan oda sana değer verdiğim içindir." Demişti. Niye peki,niye daha iki haftadan az bir süredir tanıdığı bir kadına bu denli değer veriyordu ki. Karşımdaydı şuan yanımda ve gözlerimin içine bakıyordu. Değişik bir anlam vardı bakışlarında ama bi türlü o bakışın adını koyamıyordum. Kısa bir an çehresinde gezindi bakışlarım,daha sonra ise onun yaptığı gibi ifadesiz bir şekilde baktım siyah harelerine. Gözlerine baktığım zaman sadece siyah görmüyordum aslında. Yada benim kendi görmek istediklerimdi onun gözünde gördüklerim.
Bilmiyordum,bilemiyordum. Gözlerine bakınca en sevdiğim zaman dilimi olan gece'nin karanlığı vardı aslında gözlerinde. Ama ben seviyordum o karanlığı. Ateşe bakar gibi yandı gözlerim,bir anda çektim bakışlarımı çehresinden,önüme döndüm. Olması gerekeni yapmıştım aslında. "Niye değer veriyorsun Peki." dedim,içimde beni yiyip bitiren o soruyu sesli dile getirerek.
"Çünkü bende senin gibi,senden nefret etmiyorum ufaklık." dedi,evet ben demiştim. Ondan nefret etmediğimi ben söylemiştim ama asla da ona bu denli değer vermemiştim. Yada o benim gibi benim yüzümden namlunun ucunda olmadığı için bu değer duygusu ortaya çıkmamıştı hiç. Bakışlarımı ondan kaçırıp yerdeki halıya çevirdim ve halıyla bakışmaya başladım.
Ne yapıcağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu,onun bu çelişkili sözlerine karşı nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Bakışlarımı tekrar ona çevirdiğimde hala bana baktığını görmemle birlikte şaşkınlıkla kaşlarımı çattım. Niye bana bakıyordu hala,saate baktım. Epey geç olmuştu,bire geliyordu bu saate kadar uyanık kalan biri değildim.
Bakışlarımı saaten çekip yüzüne baktım,en ifadesiz bakışlarla yüzüme bakmaya devam ediyordu, "Saat epey geç olmuş. Ben artık uyusam iyi olur." dedim hiç çekinmeden,çünkü bakışlarının altında artık eziliyordum. Bana verdiği değere yabancıydım belkide o yüzden bu kadar garipsemiştim. "Haklısın,bekle yastık ve battaniye getireyim." dedi ve yanımdan kalktı,yanımdan kalkmasıyla sesli bir şekilde nefesimi dışarı verdim.
Bir iki dakka sonra elinde bir yastık ve battaniyeyle geri gelmişti. Kanepenin kenarına bırakıp geri çekildi, "Misafir odası var aslında istersen oraya da geçe bilirsin." dediğinde başka bir odaya geçmek istediğimi hiç düşünmüyordum,öylede oldu ona bakıp, "Yok,teşekkür ederim ben yatarım burda." dedim.
"Sen bilirsin. Sonra herkese Araf beni kanepede yatırdı demezsen burda yatmanın hiç bir sakıncası yok." dediğinde ister istemez gözlerimi devirdim gerçekten ağzı kırılıcası bir gereksizdi. "Aslında iyi fikir. Böylelikle herkesin gözünde çizdiğin iyi adam imajını belki de birazcık zedelemiş olurum ha nedersin."
"Sana kalmış. İstediğini söylemekte ve yapmakta serbestsin ufaklık." dedi ve arkasına dönüp hole doğru ilerledi arkasına dönmeden, "İyi geceler,küçük bela." dedi ve gözden kayboldu. Harika bir gün geçiriyordum gerçekten. Ayrıca küçük belada neydi Allah aşkına,ufaklık yetmezmiş gibi birde bana böyle mi seslenecekti. Asıl belanın kendisi olduğundan haberi varmıydı acaba.
Ayağa kalktım ve koltuğun kenarına koyduğu yastık ve yorganı aldım koltuğun üstünde düzelttikten sonra,sehpanın üzerinde ki çantamdan telefonumu çıkardım ve açtım. Ekranda gördüğüm aramalar ile nutkum tutulmuştu. Burçe'nin ona yakın cevapsız çağrısı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBE MÜHÜR
Teen FictionHAZAN AVCI VE ARAF KARADAĞ Hazan 10 yaşında ailesini kaybeder ve abisiyle beraber babaannesiyle kalırlar. Yanlızlığın ve kimsesizliğin mahkumu olan Hazan'ı çok heyecanlı şeyler bekler... Araf Karadağ bir mafyadır ve oda anne ve babasını kaybeder,ona...